Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

“Yapan, kendine yapar”

“Yapan, kendine yapar”

"Zirveye tırmanırken, herkese selam verin. Çünkü aşağıya inerken onlarla karşılaşacaksınız"  yada "Kim ne yaparsa kendine yapar!" Bu sözleri mutlaka bir yere yazın. Göreceksiniz bir gün mutlaka size de lazım olacaktır.

Kıssadan hisse ya: Bir zamanlar yaşlı derviş varmış. Bu yaşlı derviş, kasaba sokaklarında durmadan dolaşır, sürekli de;

-“Yapan, kendine yapar”! der dururmuş. Bu sözü dilinden hiç eksik etmezmiş.

O kasabadaki kötü yürekli bir kadın, sık sık evinin önünden, “yapan, kendine yapar”, diye bağırarak geçen bu dervişten tedirgin olmuş, bıkmış.

- “Neden yapan, kendine yapsın? Hele şu aptal dervişin aklını başına getireyim de görsün” diyerek bir düzen kurmuş. Ev fırınında pişirdiği taze ekmeğin arasına, zehirli peynir doldurmuş. Derviş, her günkü gibi o gün de; - “Yapan, kendine yapar”! diye söylenerek kasaba sokaklarında dolaşırken, o kadının evinin önüne gelince kadın, dervişi çevirip;

- “Derviş baba, senin için taze yufka ekmeği yaptım. İçine yağlı peynir dürdüm. Al da, bir güzel ye, karnını doyur”! demiş.

Derviş:- “Sağ olasın bacım, acıkınca yerim”! diyerek dürümü almış, torbasına koymuş. Yine “yapan, kendine yapar”, diye söylene söylene yoluna gitmiş. Bir zaman yürüyüp yorulunca, öğle sıcağında bir ırmak kıyısına çöküp, söğüt gölgesinin serinliğine uzanmış. O sırada tozlu yoldan yorgun argın gelen bir delikanlı yanına sokulup:

- “Merhaba! Derviş Baba”, demiş.

- “Merhaba oğul! Nerden gelip nereye gidersin?” diye sormuş.

Dinlenmek için dervişin yanına, gölgeye oturan delikanlı:

- “Askerdim. Terhis oldum, evime dönüyorum. Kasabaya daha epey var. Karnımda öyle acıktı ki”! demiş.

İyi yürekli derviş, torbasındaki peynir dürülü yufkayı anımsayarak, hemen dürümü çıkartıp delikanlıya uzatmış.

-“Kime niyet, kime kısmet. Al ye oğul”! demiş. Dürümü yiyen delikanlı, karnı doyup dinlendikten sonra, kasabanın yolunu tutmuş.

Gel gelelim, delikanlı zehirli dürümü yediğinden, yolda karnı ağrımaya başlamış. Çok kötü sancı tutmuş ve gittikçe sancısı, ağrısı artmış. Kasabaya dek zor gelebilmiş. Kasabaya girince sürünerek gelip kapı eşiğine düşüp can vermiş. O sırada evden çıkan kadın, bir de ne görsün; askerden dönen oğlu kapıda ve yerde ölü halde. Zehirlenip ölen delikanlının annesi, zehirli peyniri yufkaya dürüp veren kadınmış. Bu olaylardan bilgisiz derviş, akşama doğru kasabaya dönmüş. Yine;

- “Yapan, kendine yapar”! diye diye söylenerek kasabanın sokaklarından, kendisine zehirli dürümü veren kadının evi önünden geçmiş, gitmiş.

O nedenle yola çıktığınız insanları sakın satmayın. Bir gün mutlaka kendileri de yarı yolda satılır terk edilir. Tıpkı bir kişinin tek bir söylemine kızıp zehirli yufkayı veren kadının düştüğü duruma düşmeyin. Yangının kimin yüreğine ne zaman düşeceğini sadece biz insanları yaratan Allah bilir. İnsanlara düşen ise ne yaparsak yapalım acısı, tatlısı, güzelliği, çirkin işleri yaparken çok iyi düşünün. Tıpkı yaydan çıkan ok'un geri dönmediği gibi söylenenlerin bir gün, geri gelip oku atan, yalanı söyleyen ve kötü sözleri sarf edenleri kalplerinden yine kendilerini vuracağını düşünerek yaşamalıdır.

Sanırım son yıllarda yaşadıklarımız ve duyduklarımızdan sonra bir kere daha oturup derin derin hatalarımızı ve söylemlerimizi, iddialarımızı düşünelim. Vakit çok geç olmadan. Kim başka birilerinin makam, koltuk, çıkar uğruna hırs yaparak kalbini kırdıysa, namusuna dil uzattıysa, ahlakı, yaşamı ve ekmeği ile birilerinin oynadı ise tövbe edip kişilerden helallik istemelidir derim. Çünkü hayat çok kısa ve kim ne yaparsa kendine yapar...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol ŞEKER Arşivi