Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

İlla bir yerinize yılan mı kaçmalı?

İlla bir yerinize yılan mı kaçmalı?

Siyaset gün geçtikçe kızışıyor. İlçe ilçe çoğu gazete sözüm ona nabız tutuyor.  Yahu bizim siyasetçiler bu kadar mı uyuyor anlamadım. Yıllardır İlçelerine girmeyen gazete, dergi, televizyonlar, ilçelerde cirit atar oldu.

Özellikle mevcut başkanlara ve güçlü gözüken aday adaylarına giderek; "Vallahi çok güçlüsün, kimse sizi yıkamaz, bizde sizin arkanızdayız " martavallarıyla. Yıllarca verilen emeklerin içine tam manası ile içine edip bırakıyor.

Bizim bu siyasetçiler uyuyor ise, kendilerini bilmiyorsa ve ara gazları ile 5 sene de aylarca sonra gelen gazete, dergi, tv gibi medyaya uyacak mı göreceğiz. Ya da birilerinin bir yerlerine bir şey mi olmalı ki bu ortaya atılan olta yemine kapılıyorlar.

Bizler bir gün değil her gün beraberiz de ne oluyor. Gelip geçenlere ne denir halkımız çok daha iyi biliyor: 

Alın size bir ders daha:

AğzınaYılan Kaçan Adam

Akıllı birisi, atına binmiş gidiyordu. Yol kenarında uyumakta olan birisinin de ağzına yılan kaçmak üzereydi. Atlı, yılanı ürkütüp kaçırmak ve adamı kurtarmak için atını koşturdu, fakat yetişemedi.

Tutup o adama kırbacıyla birkaç kere vurdu. Uyanan adam, dar­belerin acısıyla bir ağacın altına kadar kaçtı. Oraya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Atlı:

- Bunları ye, diye emretti.

- Beyim, dedi adam, ben sana ne yaptım. Eğer bana hakikaten kastın varsa, vur kılıcı öldür. Sana çattığım saat ne uğursuzmuş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene. Dinsizler bile kimseye sebepsiz böyle yapmazlar. Bir yandan da lanetler okuyor, beddua ediyordu:

- Ya Rabbi, cezasını sen ver, diyordu.

Atlı ise onu dövüyor:

- Koş, diyordu.

Atlı adamı epeyce bir zaman koşturdu. Nihayet adamın safrası kabardı, yediklerini kusmaya başladı. Bu arada yılan da çıktı. Adam yılanı görünce atlının ayağına kapandı:

-  Sen bir rahmet meleğisin, dedi, ne mübarek saatmiş ki seni gördüm. Sen beni analar gibi ararken ben eşekler gibi kaçıyordum. Durumu biraz olsun bilseydim sana bu kadar kötü sözleri söyler miydim?! Sükut ederek kızgın göründün, hiçbir şey söylemeksizin kafama vurmaya başladın. Bağışla!

- Eğer ben biraz olsun sana hali çıtlatsaydım derhal ödün patlar­dı, içindeki yılanı bilseydin ne elma yiyebilir, ne koşabilir ne de kusabilirdin. Sen bana söverken ben gizlice, “Ya Rabbi, işimi kolaylaştır” diye dua ediyordum.

İşte bu akıllının düşmanlığıdır. Akıllının düşmanlığı, ahmağın dostluğundan yeğdir, denilmiştir. Dürüst insanlar dost dediklerinin içlerindeki yılanı göstermeye çalışır, insanlar ise onlara kötü sözler söylerler, hali anlamazlar.

ANLAYANA KADAR DEVAM...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi
SON YAZILAR