Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

HADDİNİ AŞANLARA..

HADDİNİ AŞANLARA..

Yasaların işlemediği tek bir hırsız vardır. Bu hırsız insanoğlunun en değerli şeyini çalar : Zamanını…

Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir. Zaman, kimse arasında ayrımcılık yapmayan bir işverendir.

Yeni bir güne başlarken herkes aynı sayıda saat ve dakikalara sahiptir. Örneğin zenginler parayla daha fazla saat satın alamazlar. Aynı şekilde bilim adamları yeni dakikalar icat edemez. Ya da yarın kullanmak üzere bugünün zamanını biriktiremezsiniz. Ancak yine de zaman son derece adil ve bağışlayıcıdır. Geçmişte vaktinizi ne kadar boşa harcarsanız harcayın, hala koca bir “yarın”a sahipsinizdir. Yarın'ınıza sahip çıkmak için mücadele ederken üzerinize yapışkan misali yapışan Sülüklere de dikkat edin. işin garibi sülükler insanın pis kanını emerek beslenir.

Bizim zamanımızda ki sülüklerin insanların ekmeğini, namusunu emmek için yırtındığını biliyoruz. Bu kan emici sülüklerin yargı, emniyet, siyaset ve bürokrasiyi de esir aldığını, bunlara yapışıp son yıllarda kanlarını emdiklerini çok iyi biliyoruz. Hatta büyükleri devlete yağışmışlar ve yıllardır devletin tüm damalarına sirayet ederek semizleşmeye başlanmışlar. Şükür ki devlete yapışan bu sülüklerin bir bölümü yok edildi. Geride İŞ DÜNYASININ VE SİYASETİN, FETÖ/PDYCİ SÜLÜKLERİ kaldı...

AK Parti vücuduna yapışan bu sülükleri artık temizlemelidir. Temizleyemediği takdirde AK Parti diye bir parti kalmayacaktır. Zaman o dakikaları hatta saniyeleri göstermeye başladığını gösteriyor. Zamanın gösterdiği gerçeğinse Hayat olduğunu düşününce... Geç kalınmış sayılmaz.  Zararın neresinden dönerseniz kardasınız.

***

AK Parti ilk kurulduğunda saf, tertemiz yürekleri ile siyasete girenlerin çoğu şu ya da bu şekilde kirlendi AK olan az KARA olanlar akıllara ziyan zengin oldu semizleştiler. Önüne gelen son model jeeplere, araçlara ve konutlara, bankalarda kendilerinin adına olmasa da akraba ve ortaklarının hesaplarını şişirdiler. Devlet bunları bulmalıdır.

Bu tipler için insanlara söylenecek tek söz kalıyor: Zengini öyle karşıla ki: gönlünü gördüğünde, kendi gönlünün fakirliğinden utansın...

Bu tipler hem kariyer sahibi olup makam, güç elde ettiler hem de trilyonlara kavuştular ya!. Güçlerine güç, makamlarına makam katarak etraflarına da geçilmez duvar ördüler. Bu gün ise o duvarların çok kalın olmadığını sadece  AK Partinin ve dolayısı ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sırtına basıp çıkar misali adını kullanarak rant, makam, mevki, güç aldıkları net görüldü. Hadlerini aştılar devlete el uzatıp, güç kullanmaya kalktılar. Bu hainlerin artık son on yılda aldıklarını, 10 dakika da geri verme zamanları geçiyor...

***

Bir gün Halife Harun Reşit'in kendi bahçesinde ki elma yemek için vezirine müsaade edip sırtına çıkıp elma koparmasını istemiş. Vezirde omzuna basıp çıkıp elmayı kopartarak halife Reşit' e vermiş. Bunu uzaktan izleyen Bahçıvan'ı çağırıp bu kadar güzel elmayı yetiştirdiği için "Dile benden ne dilersen demiş. Bahçıvan, “Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak.Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?”

Halife şaşırıyor!.. “Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki? ” demiş ve isteğini yerine getirmiş.

Aradan yıllar geçmiş ve Bermekîler; Halife Harun Reşid’in kendilerine beslediği  “büyük güven ve yakın ilgiyi “istismar” ederek, sadece “Saray kademeleri”ni değil, eyaletleri de kendi yandaşları ile yönetmeye başlarlar!.. Devleti bir “ur” gibi sarmış, her yere“kendi adamlarını” yerleştirmişler!

Durumu farkeden Halife, Bermekîlerin “bir devlet içinde devlet” kurmak için uğraştıklarını fark edince, derhal emir verir:“Bermekîleri kılıçtan geçirin!.Yaşlılarını da zindana atın!”

Sıra Bahçıvan'a gelince kılıçtan geçirecekleri sırada "Bermekî olmadığına” dair, “Halife imzalı belge”yi gösterir ve kellesini kurtarır!

Harun Reşid, kurmaylarını çağırır Bahçıvanı sorar; “Emrimi yerine getirdiniz mi?” demesi üzerine kurmaylar “Ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!” Halife;  “Hatırladım ben onu... Onu bulun ve bana getirin” der.

Harun Reşid, Bahçıvan gelip sorduğunda “O gün Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin. Ben de verdim. Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?”

Bahçıvan der ki; “Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken vezir, sizin omzunuza basmıştı ya. İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!”

Harun Reşid,araya girip;  “Ama ben söyledim omzuma basmasını”  deyince, bahçıvan der ki;

“Fark etmez sultanım. Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir alicenaplıktır, büyüklüktür. Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır!  Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir!. Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.”

Bu hikayeden alınması gereken ders: "İslamın şartı beş ise altıncısı haddini bilmektir." Zira, unutulmamalı ki, haddini aşanlara Allah eninde sonunda haddini bildirir!

Hz Ali ne demiş: "Her şeyin affı olur ancak devlete ihanetin asla..!"

***

Demek ki neymiş: Devlete ihanet edenlerin siyaseti, gücü ne olursa olsun af asla!...

Haddini aşan hainlere af asla, zamanı geciktirmeden hem de...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi