Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Haberiniz var mı Sayın Cumhurbaşkanım?..

Haberiniz var mı Sayın Cumhurbaşkanım?..

MADALYONUN BİR DE ARKA YÜZÜNE BAKIN...

Son bir haftaya bakacak olursak, Yılın EN'lerini yazdık durduk. Bazen doğru mu yapıyoruz. Yoksa çok mu abartıyoruz diyerek düşünmüyor değilim. Dün bir kahvaltıya gittik. Kahvaltı da bu konuyu kısacık konuştum. Yetkili birisi döndü bu sitemleri yaptığımda. "Cevabını kendinizin vermesi gereken soruları neden bize soruyorsunuz Erol bey" dedi.  Haksız da değil hani.

Hatırlar mısınız?. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü yemeği sonrasında ki yazımda demiştim ki!. Yılın Öğretmenlerinin yerine ilk etapta Halil Altuntaş gibi bir Öğretmenin neden YILIN ÖĞRETMENİ seçilmiyor. Asıl seçilmesi gereken o değil mi?

Demiştim. İşin yani madalyonun arka yüzüne baktığımızda yapılanları küçümsemiyorum ancak, her iki Yılın Öğretmeni bu ONURU hak etmiş Öğretmenlerdir. Ama her iki Öğretmenin arkasında da köylüler veya köylerde ki birileri mutlaka en büyük destek olmuştu.

Mesela hiç unutmam. Yalı İlkokul Öğretmenlerini yanına alıp bir gün gelen Yaşar Torun. Bu isim çok fazla ön plana ismini çıkartmadı. Ama çok iyi biliyorum ki Okul arsası, binanın tamamen yeniden yapılması, çevre düzenlemesi gibi tüm işlerde kendi cebinden onlarca lira, işini gücünü bırakıp günlerce, aylarca çalışan GİZLİ KAHRAMAN...

Yaşar Torun'u da İl Milli ve İlçe Milli Eğitim Müdürlerimizden en azından birisi de ya gidip ya çağırarak en azından bir teşekkür plaketi vererek ödüllendirmesi gerekmez mi?  

Bu konuyu hatırlayınca okulun inşaatı bittiğinde geniş bir tören hazırlanmış ancak o gün başka büyük bir olay nedeni ile dönemin Valisi Hüseyin Aksoy ve İl Milli Eğitim müdürü törene katılamamışlardı. Sonrasında da gelmeye bile kimse tenezzül etmemişti. Birileri şükür ki Zengin hocayı unutmadı ve YILIN ÖĞRETMENİ seçtirdi. Peki neden Yaşar TORUN adı hiç anılmıyor, ismi geçmiyor? Tıpkı diğer Yılın Öğretmenlerinin gizli kahramanları gibi...

Konu Yaşar TORUN veya diğer yılın Öğretmenlerini kıskançlık değil elbette ki. Kafama takılan YILIN ÖĞRETMENLERİ seçilenlerin arkasında devletin mutlaka yapması gereken işleri bir gönüllü eğitim sevdalısının ve onları destekleyenlerin varlığı ve desteklemeleridir.

Ama ya Halil Altuntaş Öğretmene kim ne yardımlarda, sevgi gösterisinde, vefakarlıkta bulundu? Hiç kimse. Bunu o  da istemiyor. Onu en çok onu yıllardır taşıdığı ENGELLİ EŞİ FATMA ALTUNTAŞ bekliyor. Halil Öğretmen yıllarca ne okulda öğrencilerinin eğitimini, görevini aksatmış, ne evde ki engelli eşinin bakımını eksik yapmış, ne kalbini kırmış ne de kendi çocuklarını göz ardı etmemiş onlara deyim yerindeyse hem anne, hem baba hem de iyi bir aile reisliğinin yanında yıllarca birlikte görev yaptığı en yakın arkadaşı bile bu sıkıntılarını duymamıştı.

O kalbi eşine, ailesine, öğrencilerine, görevine sevgi ile dolu aslında herkesin olması gerektiği ama olamadığı kadar cömert ve vefakar bir insan. Böyle insanların ilk sıraya konuşulması gerekmez mi?

Ben hala Gönül adamı Halil ALTUNTAŞ Öğretmenin bir şekilde hatırlanmasını eşi gibi ısrarla bekliyorum. Kim nasıl yapar, ne yapar bilemem. Belki İl Milli Eğitim Müdürü Aytekin Girgin, Samsun Valisi İbrahim Şahin, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı olmadı Başbakan  Ahmet Davutoğlu ve hatta ve hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kucaklamalı. Bu vefakar, cefakar insanı, örnek insanı insanlığın olması gerektiği halini herkese göstermeli, destek olmalı ve onun yüreğinde ki sevgti sıcaklığını tüm dünyaya duyurmalıdır.

 Bunlar hayal değil. Bunların hepsi olsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir Suriyeli sanatçıyı bir gece de Türk Vatandaşı yapıp, telefonla aramasının gündeme gelmesi kadar bence bir vefakar, cefakar ve iyi, İnançlı, ÖRNEK insanı aramayı bir kenara bırakın gelip kucaklaması en manidar ve en güzle hareket olmayacak mıdır?.

Halil Altuntaş bir Suriyeli Sanatçı çocuk kadar da mı büyük değil.

Hele ki Engelli bir eşi yıllarca sırtında, kucağında taşıyan, Öğretmenliğini bir dakika aksatmayan kutsal görevlerin hepsinde dimdik ayakta duran bir adamı hala neden görmezden gelirler anlamıyorum.

Bu olana kadar yazacağım. Bıkmadan usanmadan. Eşi Fatma Hanımın dile getirdiği o söz kulaklarımda çınlıyor: Ben Cumhurbaşkanlığına ulaştım ama onlar bana ulaşamadı. Ben engelliyim ama ya onlar... Ben eşimin 24 Kasım' da Köşke çıkmasını çok istedim olmadı. En büyük üzüntüm bu" sözlerinin yerine getirilmesini istiyorum".

Bu sözlere Cumhurbaşkanı kulak verir mi bilmem ama o kırık kalp hala bekliyor haberiniz var mı Sayın Cumhurbaşkanım...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol ŞEKER Arşivi