Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

"Doğru adam, her yerde her doğruyu söyler "

"Doğru adam, her yerde her doğruyu söyler "

Yaş yavaş yavaş kemale ermeye başladı. Kimseye şükürler olsun minnet borcumuz yok. Varsa bizi yaradan Mevla'ya borcumuz var onu da en azından borcu azaltmak için çırpınıyoruz.

Yaş kemale erince elbette ki çocuklarınızı ve yetiştirdiğiniz insanların da size neleri verebileceğini izlemeye başlıyorsunuz. İşte bu noktada önce kendi evlatlarınıza daha sonra da yetiştirdiğiniz insanlara dönüp bakıyorsunuz.

Bizi yetiştiren Anne ve  Babamız dan yani atalarımdan Allah razı olsun.

Bize aklımızın erdiği andan itibaren "Doğruları konuş, asla yalan konuşma. Belki çok acı, ızdırap çekeriz ama "Allah doğruların ve doğruları söylemekten dönmeyenlerin yanındadır" düsturu ile yetiştirildik ve bizler de aynı yetiştirmeye özen gösteriyoruz.  

Rahmetli Babam hem Hafız'dı. Hayatta hemen hemen yaşamadığı olay kalmamıştır. Bu çerçevede ailesini yani bizleri yetiştirdi. Bizlerde ona layık olmak için gayret sarf ediyoruz.

Bu düstur ile önce ailemizi akabinde kendi eş ve çocuklarımızı geçindirebilmek için Allah yolunda ve kanunlar çerçevesinde işlerimizi yapmaya gayret ediyoruz.

Bu vesile ile tüm işimizde bir gün dahi çıkar için yalan konuşmadık. Duruşumuzun belki de acısını- ızdırabını çok çekiyor görünüyoruz ancak, ebedi ızdıraptan kurtulmak için mücadele den vazgeçmiyoruz, geçmeyeceğiz.

Rahmetli babam da dahil sonraki yıllarda hep derler ki;

"Her doğru her yerde söylenmez"

'Tam aksi her doğruyu her yerde söyleyebilmelidir. Bence iyi bir İnsan olmak, inançlı ve dürüst olmak, doğruları her şartta konuşmaktır.'

'Doğrudan kimseye zarar gelmez.'

Bir kişinin yeter ki dili ve kalbi doğru olsun. Yaşarken belki çok zorluklar çekersiniz ama doğru  ve  gerçekler ortaya er yada geç mutlaka çıkacaktır.

Doğruları konuşmak insanların dünyaya geliş felsefe ve yaratılış fikriyatın da vardır.

Doğruları söylemek, devlet, kanun, insan korkusundan veya sırf yaratanın işaret ettiği cennet- cehennem korkusundan da olmamalıdır.

Toprağa ol emri vermesi ile birlikte ilk peygamber ve insan olan Adem (a.s.)  dan ahir zaman peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v.) den günümüze kadar gelen, insanların yaratılış,insan olma erdem ve dürüstlüğünden kimseyi ayırmasın rabbim...

Yaşamımız boyunca çıkar,makam, mevki, zenginlik, kısacası menfi nefis için yalan konuşmakla, söylemekle hiç bir hedefe ulaşılmaz...

Atalarımız: "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" diye boşa söylememiştir.

Bir kişinin inancı ve yetiştirilmesi doğruluk üzerine ise doğrulardan asla vazgeçmeyecektir.

Birisinin nefsi çıkar, makam, dünya malına tamah, dünya da huzurlu, zengin ve hoş yaşam geçirmek üzere ise o kişiden yalanı bırakın her türlü şer-i beklemelisiniz.

Son zamanlarda öyle insan tipleriyle karşılaşıyoruz ki. Doğru ve dürüstlükten dem vurup her türlü rezillik içinde katmerleşmiş ama insanların önün de beyefendi, makam, mevki sahibi haline gelmişlerdir. Bunlar o kadar çok ki akıllara zarar.

Adamlarda çıkar için her yol mubah. İşte onların unuttukları öyle bir şey var ki;

Belki bu gün insan olarak bizlerin koyduğu kanunlar ve onun temsilcilerini kandırabilir, aldatabilir. Adaleti kendilerine yönlendirebilirler lakin, Allah'ın adaletini asla kandıramayacak, yönlendiremeyeceklerdir. Bu dünya da mutlu, güçlü, kazanmış görünseler de, mahşer günü vay onların haline...

Bu vesile ile sizlere bir hikaye anlatarak yazıma son vermek istiyorum:

***

Zalim bir vali vardı. Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretleri’ni yakalatmak istedi. O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri’nin kulübesine gelip saklandı. Valinin adamları geldi ve hışımla:

- Hasan Basri’yi (r.a.) gördün mü? diye sordular.

O gayet sakin:

- Evet dedi.

- Nerede?

- İşte şu kulübemde…

Adamlar kulübeye daldı fakat bir türlü Hasan Basri Hazretleri’ni bulamadılar. Dışarı çıkınca tehdit edip:

- Ya şeyh niçin yalan söylüyorsun? dediler.

- Ben yalan söylemedim, siz göremedinizse benim suçum ne?

Tekrar girdi aradı fakat bulamadılar. Onlar gidince Hasan Basri Hazretleri:

- Ey Habib! Biliyorum ki Rabb’im senin hürmetine beni onlara göstermedi. Fakat yerimi niçin söyledin hocalık hakkı yok mudur? dedi.

Hazreti Habib mahcup bir şekilde:

- Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil doğru söylediğimizdendir. Çünkü bilirsiniz ki Doğruların yardımcısı Allah’tır. Eğer yalan söyleseydim sizi de beni de götürürlerdi dedi.

     Tevil yapmaya bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için yalan söylemeye ruhsatın olduğu yerler olsa bile, efdal olan( doğru olan)  eğer Habib-i Acemi Hazretleri gibi bir teslimiyetiniz varsa her zaman ve her şart altında doğruyu söylemektir. Allah doğruları söylemekten ve doğru yaşamaktan inançlı insanları ayırmasın...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi
SON YAZILAR