Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Yine Düşman çatlattık!..

Yine Düşman çatlattık!..

Hafta sonu ailemle birlikte belki de yıllar sonra ilk kez bir günde iki etkinliğe katılmanın heyecanını yaşadım. Bir günde hem sinemaya gittik, hem de amatör bile olsa profesyonellere taş çıkartırcasına hazırlanılmış canlı canlı tiyatro gösterisi izledik. Bu etkinliklerde hem gülmekten çatladım, hem gözyaşlarına boğuldum. İki güzel etkinliğe yıllar sonra okullu olduğum üniversitenin sınav heyecanı eklendi. Meslekte ki hızlı ve yorucu, sorumluluğu üst seviyede olan tempo içinde unutmaya yüz tutan yaşayamadığım duyguları yeniden tatmayı bu şekilde başardık. Dostlarım, kardeşlerim, çevremde ki has insanlar sağ olsun.

Kısacası Düşman çatlattık...

Her neyse ilk olarak sinema da yeni vizyona giren "Yusuf Yusuf" adlı filmi izledik. Her ne kadar içinde argo çok kelime de olsa gülmekten kırıldık. Ama gördük ki artık tiyatro da, sinema filmleri de ne kadar argo kelime içinde barındırıyorsa millet o kadar çok gülüyor ve filme ilgi duyuyor. Korkulacak yanı küçücük çocuklara bile aileler izletiyor. Hele o filmlerde ki müstehcen sahneler yok mu? Bu filmleri kim kontrol ediyor. Hani demokratız, özgürüz ama sonunda inançlarımızı da göz ardı edemeyiz değil mi?

Her neyse ikinci bölümde ise akşam Terme' de mükemmel bir tiyatro izledik.  "Ufuktaki Karanlık" adlı tiyatro işin özünde Terme İlçesine yapılacak termik santral belasını anlatıyordu.

İlk anlarda kimse fazla bir şey algılayamadı ama ikinci bölümde görseniz koca salonda "BEN AĞLAMADIM" diyecek bir seyirciye rastlamadım. Tiyatro gösterisi; santralin kurulması ile sağlığın, toprağın satılmasını, yeni doğmuş bebeklerin hayata gözlerini açması ile birlikte ölmesini, yok olmasını, insanların hayatına verilmeyen değeri, paranın hayat ve canları nasıl satın aldığını anlatıyordu.

Tam bu noktada bir dostum FİLİNTA adlı televizyon dizisinin 2. bölümünü izlememi önerdi. İzlediğimde birden aklıma sinema, tiyatro gösterisi ve elbette ki yaşananlar geldi. Sanırım çoğumuz bu cümleler hepimize ne anlatmak istediği çok iyi anlaşılacaktır.

Artık sessizliği bırakın da birazcık hayata sarılın, yaşadığınızı hissedin ve sizden alınan, çalınan veya çalınmaya, satın alınarak kaybedilen hayatlara bakış açısını iyi gözlemleyin. Yaşadığınız hayatın siyaseti, parası olmadan..

İşte o dizinin 2. bölümünde yapılan bir sahnede ki diyalog şöyle:  

Kadı Gıyasettin Hatemi: Takdiri ilahiye isyan etmedik kaderi kabul eyledik oğul. Vakit kendimizi kahretme vakti değildir oğul vakit zulme karşı savaşma vaktidir.  Ben seni idama mahkum eden kadı Gıyasettin Hatemi diyorum ki: Ya bu savaşta benim yanımda yer al masumiyetini ispatlayalım ya da oğul İstanbul'u terk et.  Hatırlar mısın? Sen küçükken hep oynardın. Bak oğul durum şudur, bizimle oynuyorlar. Karşı taraf hamlesini yaptı.

Polis Şefi Mustafa: Şahitler öldürüldü, Rıza kaçtı.

Kadı Gıyasettin Hatemi: Eğer biz soğuk kanlı olmazsak bizi kolaylıkla yerler.

Polis Şefi Mustafa: Padişahtan bir seneliğine af çıktı hocam bir sene dediğin nedir gelir geçer?

Kadı Gıyasettin Hatemi:  Göreceksin bu bir sene içinde seni de aklayacağız Galata'yı da temizleyeceğiz. Oğul sana bu kumpası kuranlar çok güçlü lakin bu işin arkasında daha büyük bir oyun dönüyor. Amma velakin bizim aklımızda, zekamızda, yüreğimizde onların yekunundan daha büyük. Ve biz bu büyük oyunu bozacağız endişe etme."

Eh gerisini varın yaşadığımız günlere bakarak siz düşünün ve kararınızı verin.

Ya yaşadığınız hayatı, çevreyi, insanlığı paraya, güce satın; ya da başınızı kaldırıp mücadele etmeye başlayın ki kurtulasınız...

Yoksa bu hayatların hepsi bu sessizlik sürerse gelecek günlerde çok acıdır ki: gücün, paranın karşısında satılık olarak yaşamaya mahkum olacaktır.

Bizler yani Türk Milleti esareti hiç sevmeyiz, sevmemesine de bu para ve güç esareti altında nasıl boyun eğdirildik anlayabiliyor musunuz? Anlayamıyorsanız, görmek istemiyorsanız, susun başınızı önünüze eğin. Yok kabul etmiyorsanız artık ayağa kalkın!..

Bahaneleri artık bırakmalı bir kenara ve asıl düşmanları görmek değil haykırmak dönemidir. Bunu hiç düşündünüz mü? 

...Ve Ayağa kalkın ki birileri anlasın artık "İnsan olduğumuzu"

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi