Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Sevginin gücü…

Sevginin gücü…

Dün uzun süre tebrik telefonları aldık.

İlgilenen ve bizleri sevip destekleyen herkese teşekkürler.

Bu gün çok fazla ortamı germeyelim.

***  

Otobüs yolcuları elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bir sempati ile izlediler.. Basamakları geçti. Boş olduğu söylenen koltuğu el yordamı ile buldu. Oturdu.. Çantasını kucağına aldı. Bastonu koltuğa yasladı.

34 yaşındaki Suzan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu görmez olmuş, birden karanlık bir dünyanın içine düşmüştü. Öfke.. Kızgınlık.. Kendine acıma.. Hayatta tek dayanağı artık kocası Mahmut’ tu.

Mahmut özel bir firmada müdürdü.  Suzan'ı bütün kalbi ile seviyordu. Suzan gözlerini kaybedince, Mahmut karısının içine düştüğü umutsuzluğu hemen fark etmişti. Ona yeniden güç kazanması, kaybettiği kendine güvene yeniden sahip olması için yardım etmeliydi. Suzan gene kendi kendine yeterli olduğuna inanmalı, kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmeliydi. Sonunda Suzan'ı işine dönmeye ikna etti. Peki ama evden ise nasıl gidecekti?.. Genelde otobüsle giderdi. Ama şimdi koca kenti bir uçtan ötekine tek başına geçmekten korkuyordu. Mahmut her sabah onu arabası ile işe bırakmayı önerdi. Kendi işi tam aksi yönde olduğu halde..

İlk günler Suzan kendini rahat hissetti. Mahmut’ a, "Görmüyorum, artık hiçbir ise yaramam" diyen karısını çalışmaya başlattığı için mutluydu. Ama bir süre sonra Mahmut işlerin iyi gitmediğini fark etti. Başkasına bağımlı yaşamın Suzan'ı mutlu etmesi mümkün değildi.

İşe eskiden olduğu gibi kendi başına otobüsle gitmeliydi.  Ama Suzan hala o kadar hassas, o kadar kırılgan, o kadar öfkeliydi ki.. Ne yapabilirdi?.. "Otobüs" lafı ağzından çıkar çıkmaz, Suzan öfkeyle haykırdı..

"Nasıl yaparım?.. Görmüyor musun ben körüm!.. Nerde olduğumu nerden bilirim, nereye gittiğimi nasıl anlarım.. Galiba sana ağır gelmeye başladım, beni başından atmaya çalışıyorsun.."

Duydukları Mahmut’ un kalbini fena halde kırdı. Ama ne yapacağını biliyordu.. "Her sabah ve akşam otobüsünü arabamla takip edeceğim. Sen bu yolculuğu tek başına yapmaya hazır olana dek sürecek bu.." Tam iki hafta Mahmut, Suzan'ın otobüsünün arkasından gitti.. İki hafta boyu karısına görme dışındaki duyularını nasıl kullanacağını anlattı. Özellikle duymanın pek çok sorunu çözeceğini izah etti. Kulakları ona nerede olduğunu söyleyebilirdi. Yeni yaşam tarzına alışmasına yardımcı olabilirdi. Otobüs şoförü ile ahbap olursa, her şey kolaylaşır, şoför her gün ona önde bir yer bile ayırırdı.

Nihayet Suzan, yolculuğu tek başına yapmaya hazır olduğunu hissetti. Pazartesi sabahı geldi.. Ayrılırken, otobüsünün geçici eskortu kocasına, hayattaki en büyük dostuna sarıldı.. Gözleri yasla doluydu Suzan'ın.. Kocasına öyle teşekkürle doluydu ki.. Onun sabrı, sadakati, desteği ve sevgisiyle umutsuzluk uçurumundan nasıl çıkmış, nasıl yeniden hayata dönmüştü.. "Allahaısmarladık" dedi kocasına ve uzun zamandan beri ilk defa ters yönlerde yola çıktılar. Pazartesi.. Salı.. Çarşamba.. Her gün mükemmel geçti Suzan için.. Kendini hiç bu kadar iyi hissetmemişti. Yapıyordu.. Başarıyordu.. Tek başına başarıyordu.. Kendi kendine gidip gelebiliyordu işte.. Cuma sabahı, Suzan her günkü gibi otobüse bindi.. Ofisinin karsısındaki durakta inerken bilet parasını uzattı şoföre..

"Sizi kıskanıyorum bayan" dedi, şoför.. Suzan şoförün başkasına hitap ettiğini düşündü.. Bir körün gıpta edilecek nesi olabilirdi ki?.. "Neyimi kıskanıyorsunuz benim" diye sordu şoföre.. "Sizin kadar sevilmek, sizin kadar şefkat ve sevgiyle korunmak çok hoş bir duygu olmalı bayan" dedi şoför.. "Nasıl yani" dedi, Suzan..

"Bir haftadır, her sabah yakışıklı bir adam köşede duruyor ve siz otobüsten inene kadar izliyor. Yolu kazasız geçmenize bakıyor, ofisinize girene kadar oradan ayrılmıyor. Sonra size bir öpücük yolluyor, elini sallıyor ve yürüyüp gidiyor. Siz çok talihli bir kadınsınız bayan.." Mutluluk göz yaşları Suzan'ın yanaklarından akmaya başladı. Ve birden hatırladı…

Mahmut’u hiç görmüyordu ama, bir haftadır yanında olduğunu hem de öyle kuvvetli hissediyordu ki.. Talihli, gerçekten çok talihli idi. Öyle bir armağan vermişti ki ona hayat, görmekten daha değerliydi.. Bu armağanın varlığına inanması için görmesi gerekmiyordu.

Sevginin aydınlatmayacağı hiçbir karanlık yoktu çünkü..

Gününüz bu günden aydın olması dileklerimle…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Erol ŞEKER Arşivi