Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

İyilik ve kötülük aynı kalpte olmaz!..

İyilik ve kötülük aynı kalpte olmaz!..

    Bu gün sizlerle gündemi veya bir yerleri eleştirmek istemiyorum.

Sadece insanların yüzüne dobra dobra konuşmamıza rağmen sırtımızı döndüğümüz anda ağabey dediğimiz, büyüğümüz olarak gördüğümüz, insanların kıvırttığını görmek herkesi olduğu gibi bizleri de zaman zaman kahrediyor.

     Ancak, biz yıllardır vefayı da, dürüstlüğü de, dobralığı da biliriz. Büyük dediğimize ağabey veya küçüklerimize kardeş dedikse öyledir. Onları asla yarı yolda bırakmadık. Çünkü biz böyle yetiştirildik. Boyun bükmedik, çıkar için yalan konuşmadık şükür ki, şeytani nefislere hiç yönelmedik.

     Sonuç olarak; Kahrımız sadece bu tiplerin düştükleri durum aslında. Aslında onların bir tarafları şeytanlıktan geçilmeyen, fitne ve fesat dolu insanlar.  Bu tip insanları bu gün bakın nasıl anlatacağım…

KISSADAN HİSSEDEN ANLAYANA ELBETTE Kİ:

     Şeytanın bazı özelliklerini, Allah (cc) Kuran’da şöyle bildirir: "O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayâsızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder". (Bakara Sûresi, 169)

     Yalancılık da, şeytanın insanlar üzerindeki kötü etkilerinden biridir. Şeytan, yalanı insanlara kolay bir yol gibi gösterir ve bu yönde telkinde bulunur. İslâm âlimlerinden Abdülkadir Geylani, "Şeytan sana neler yapmadı ki... Yalanı sana sevdirdi. Kötü işleri sana süsledi" sözleriyle şeytanın yalancılığı sevdirmesi özelliğine dikkat çekmiştir. Şeytanın bir başka özelliği ise, ilk yalancı olmasıdır. Bunlar da bu tip ilk şeytan veya ilk şeytanlıkları elbette ki değil.

     İnsan bir karar verirken, bir şeyi düşünürken, içinde hem vicdanının sesi hem de şeytanın fısıldamaları olur. Bu şeytani fısıldamalara kendini bilen iyi, dürüst ve helal kazanan insanlar asla tamah etmez. Bu hüsnü kuruntulara ve fitne fesata asla yanaşmaz, yanaşanları da yanına yaklaştırmaz. Ancak bizim hayatımızda özellikle bu son yıllarda şeytanla, fitne fesatla bir olan hep kazandığını sanıyor ve onlar el üstünde tutuluyor gibi görünüyor. Ama onların son demlerini hiç düşünmek bile istemiyorum.

     Çünkü yaratan rabbim kim şeytanlık ediyor, kim nefsi ile fitne, fesat ortalığa sokuyor çok iyi bildiği gibi bu dünyada da ahirete de bunların mutlaka terazi gibi tartarak doğrusunun hesabını soracaktır. Diğer bir deyimle, yalancı, fitne ve fesat üretenler firavun gibi sürüne sürüne ölecektir. Bunu unutmamak gerekir.

     İyilik ve Kötülük… 

     Doğu’da, babası bir annesi farklı iki kardeş yaşardı. İkisi de askerlikte yetenekli, kılıç ve ok kullanmada usta, iyi huylu ve bilgin idiler. Oğullarının yiğit ve savaşçı olduğunu gören babaları, ülkesini ikiye böldü. Yarısını birinin, diğer yarısını ötekinin gözetimine verdi. Böylece ölümünden sonraki taht kavgasını engelleyeceğini düşünmüştü. Oğullar kendi payıyla yetiniyordu. Servet de asker de sayılamayacak kadar çoktu.

     Şehzadelerden biri adaletle iş görür, halkına sevgiyle davranırken, diğerinin gözünü hırs bürüdü, daha çok servet ve egemenlik için yönetiminden sorumlu olduğu insanlara zulmetmeye başladı.

    Adil olanı, bağış ve ihsanı adet edinmiş, yoksul ve düşkünlere yardım ediyordu. Misafirhaneler, tekke ve dergahlar, aşevleri ve hastaneler yaptırıyordu. Hazinesi boşalıyor, fakat halkı zenginleşiyordu. İnsanların mutluluğu için çalışıyor, bu yolda başarı için gece gündüz. Allah’a yakarıyor, şükrediyordu.

     Öteki şehzade kendi taç ve tahtı için halka zulmetti. Kendi zenginliği uğruna insanlardan ağır vergiler topladı. Ticaret yapanların varlığına göz dikti. Güçsüzleri korumak bir yana, onları daha düşkün ve daha yoksul bir duruma düşürdü. Fakat aslında kimseye değil, kendine fenalık yapıyordu. Hırs gözünü kör ettiğinden, kötülüğünün nelere yol açacağını göremiyordu. Zorla topladığı vergileri kendi gücü ve güvenliği için kullanıyor, askerini doyurmuyordu.

     Çok geçmeden duruma itiraz eden sesler yükselmeye başladı. Askerleri dağıldı, tüccarlar alışverişi kesti, çiftçiler ekin ekmedi, halk yoksullaştı ve nihayet kıtlık baş gösterdi. Bu durumu fırsat bilen düşmanları harekete geçti, ülkeye dört bir yandan savaş açıldı. Sonuçta ülkesi talan edildi, uğruna her şeyi göze aldığı tahtı yerle bir oldu.

Artık halk ülkeyi terk ediyordu. Ülkeyi işgal edenler, geride kalan halkın iyilerince şöyle alkışlandı:

     “Bahtiyar olun, zulme son verdiniz. Ülkenin sahibi adil ve esirgeyici olandır.”

İki kardeşten geriye birer isim kaldı: Biri iyilik, diğeri kötülük.

 

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi