SAİT KUZU

VEFA: HER YÜREĞİN HARCI DEĞİL

SAİT KUZU

Vefa… Ağır kelime. Taş gibi, dağ gibi. Herkesin dilinde ama kimsenin omzunda değil. Bugün vefadan bahsediyorsak, önce bir durup düşünmek gerekir: Biz ne ara bu kadar nankör olduk?

Güzel günlerde sıraya girenler, zor günde bir bir sırra kadem bastı. Menfaat uğruna şekil değiştirenlerin dünyasında, vefa artık antika bir kavram. Değeri bilinmeyen bir cevher. Sırf işine yaramıyorsun diye seni unutan dostlar gördük. Bir selamı esirgeyen kardeşler, bir geçmiş olsun'u bile çok gören insanlar...

Kimi gözünü kırpmadan satıyor geçmişini. Dün birlikte yürüdüğü yolda bugün seni tanımazdan geliyor. Sebep mi? Yeni bir çevre, daha parlak bir masa, daha gürültülü alkışlar. İşte orada bitiyor vefa. Ve başlıyor çıkarların tiyatrosu.

Ama hâlâ var bir avuç insan. Gölge gibi ardında duran, sen istemeden elini uzatan, düşerken tutan. İşte onlar vefanın son neferleri. Zoru görünce sıvışmayan, "ben buradayım" diyebilen insanlar. Onlara sıkı sıkı tutunmak gerek. Çünkü bu devrin vefalıları, nesli tükenmekte olan birer canlı artık.

Vefa kolay değil. Kimine göre saflık, kimine göre yük. Ama unutma, asıl meziyet o yükü sırtlayabilmektir. Vefa, hatırlamak değildir sadece; hatırladığını unutmamaktır. Bir selamı borç bilmek, bir tebessümü sadaka saymaktır.

Bugün herkes “dostum” der. Ama kimse “dost kalmayı” beceremez. Çünkü vefa, sadece dilde değil; yürekle, duruşla, sadakatle yaşanır. Vefasızlık bu kadar sıradanlaşırken, vefalı kalmak devrimdir.

Sözün özü: Vefa, herkesin dilinde gezer; ama herkesin kalbinde yaşamaz.

Yazarın Diğer Yazıları