Sahte diploma furyası aldı başını gidiyor. Önce Ekrem İmamoğlu tartışmalarıyla gündeme geldi. “Yok efendim YÖK onaylı mıymış, denklik var mıymış?” derken mesele büyüdü, içinden pislik fışkırdı. Bugün artık görüyoruz ki bu rezalet münferit değil, sistematik bir çürümenin parçası.
200’e yakın iş insanı, siyasetçi, gazeteci, hakim, savcı, doktor, mühendis… Aklınıza hangi meslek gelirse var bu listede. Ülkenin bel kemiği olması gereken insanlar, diplomalarını sahte yollarla temin etmiş. Üstelik sadece bir iki kişi değil; dalga dalga yayılmış bir sahtekârlıktan söz ediyoruz. Birileri bu işten ciddi paralar kazanmış, birileri ise bu sahte belgelerle makam, yetki ve itibar devşirmiş.
e-İmza sistemi diye bir şey icat ettiler, güya dijitalleşiyoruz, işler kolaylaşacak dediler. Ne oldu? Bu sistem üzerinden organize bir biçimde sahte diplomalar üretildiği ortaya çıktı. Devletin resmi sistemleri dolandırıcılığın aracı haline geldi. Yani devletin dijital mührü, dolandırıcılığa kefil olmuş neredeyse!
Bu ülke bu kadar mı sahipsiz? Bu kadar mı değerlerden uzaklaştık? Yıllarca gecesini gündüzüne katıp üniversite kazanmaya çalışan gençlerin yüzüne nasıl bakacaksınız? Gerçek doktorun, gerçek hâkimin, gerçek mühendisin hakkını çalan bu sahtekârlar hâlâ etrafımızda kravatla, etiketle, koltukla dolaşıyor!
Ve bu pislik, yalnızca kişisel ahlaksızlık meselesi değil. Bu, adaletin, liyakatin ve sistemin topyekûn çöktüğünün göstergesidir. Hak edenin değil, parayı bastıranın kazandığı bir düzen bu. Özetle: Memleketin çivisi çıkmış.
Bu mesele, üç-beş kişinin istifasıyla geçiştirilecek bir mesele değildir. Derhal geniş çaplı bir soruşturma başlatılmalı, sahte diploma ile görev yapan herkes meslekten men edilmeli, kamuoyuna ifşa edilmelidir. Aksi takdirde bu çürümüşlük yarın çocuklarımıza mezar olur.
Bu düzen değişmeli. Çünkü sahte diplomalarla gerçek hayatlar karartılıyor.