Toplum olarak üzerinde en çok tartışmamız gereken konulardan biri, belki de en önemlisi “eleştiri”dir.
Çünkü bizde eleştiri çoğu zaman yanlış anlaşılır. Oysa eleştiri, sözlükte “bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi” olarak tanımlanır. Yani özünde bir saldırı değil, bir değerlendirmedir.
Bugün sosyal medyaya, siyaset meydanına ya da gündelik sohbetlere bakın… İnsanlar eleştiriyi adeta bir hakaret gibi algılıyor. Birine “bu iş böyle daha doğru olurdu” dediğinizde, sanki kişiliğine saldırmışsınız gibi tepki alıyorsunuz.
Oysa işin özü şu: Eleştiri, muhatabına yol gösterir. Yanlışı gösterir ki doğrusu yapılsın. Eksikleri ortaya koyar ki giderilsin. Bir fikre ya da çalışmaya katkı sunmanın en temiz yollarından biridir. Ama gel gör ki, eleştiriye tahammül edemeyen bir anlayış her yerde hâkim.
Burada önemli bir ayrımı yapmak gerek. Eleştiri demek; kırmak, küçümsemek, aşağılamak değildir. Eleştiri; kişiliğe değil, yapılan işe yöneliktir. Bir eseri eleştirirsiniz, bir hizmeti sorgularsınız, bir kararı tartışırsınız. Ama hakaret, kişisel saldırı ve iftira eleştirinin içinde yer almaz.
Maalesef biz çoğu zaman bu iki kavramı birbirine karıştırıyoruz. Hakareti “eleştiri” zannediyoruz, yapıcı eleştiriyi de “düşmanlık” gibi algılıyoruz.
Asıl problem tahammülsüzlüğümüz. Kimse kendisine yanlış söylendiğinde duymak istemiyor. Siyasetçisi de, sanatçısı da, iş insanı da, sıradan vatandaşı da…
Ama unutmayalım: Eleştiri olmadan gelişim olmaz. Bugün dünyada ilerleyen toplumlara baktığımızda, fikirlerin özgürce eleştirilebildiğini, düşüncelerin tartışılabildiğini görüyoruz. Bizde ise “beni eleştiriyorsan bana düşmansın” anlayışı hâkim. İşte bu zihniyet bizi geriye götürüyor.
Belki özgüven eksikliğimizden, belki “yanlış yaparsam rezil olurum” korkusundan, belki de farklı fikirleri kabullenme alışkanlığımızın olmamasından…
Ama unutmamak gerekir: Eleştiri, bizi küçültmez. Aksine, eğer dinlemesini bilirsek, bizi büyütür.
Çünkü başkalarının gözünden eksiklerimizi görmek, bizi daha sağlam, daha güçlü, daha doğru işler yapmaya yönlendirir.
Eleştiriden kaçmak, aynaya bakmamak gibidir. Kendi yüzümüzdeki kiri görmeyiz, ama o kir orada kalmaya devam eder. Eleştiri işte o aynadır. Bize hatalarımızı gösterir, doğrularımızı parlatır.
O aynaya bakmaktan korkmamalıyız. Çünkü eleştiri düşman değil, ilerlemenin pusulasıdır.