Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine aynı acı, yine aynı öfke, yine aynı çaresizlik...
Yine yanan ağaçlar, yine kaçışan canlar, yine kararan gökyüzü...
Ve yine insan eliyle gelen felaket!
Evet, ormanlarımız yanıyor!
Ama sadece ağaçlar değil yanan…
Toprak yanıyor, hava yanıyor, umut yanıyor.
Geleceğimiz cayır cayır yanıyor!
Alevlerin içinden cansız bedenleri çıkarılan kahramanlar…
Günlerdir uykusuz, yorgun ama inançlı ekipler…
Bir damla su, bir anlık yağmur için semaya kaldırılan eller…
Hepsi aynı soruyu haykırıyor:
“NEDEN?”
Sebep mi?
Sorumsuzluk, vurdumduymazlık, hatta ihanet!
Kimi bir sigara izmaritiyle başlatıyor bu felaketi,
Kimi rant, kimi keyif, kimi ihaneti kendine görev edinmiş!
Bu ülkede orman yakanlar yalnızca ağaçları değil,
geleceği, doğayı, çocukların nefesini,
hayvanların yaşam hakkını da yakıyor!
Ve biz hâlâ “kaza mı, sabotaj mı?” diye tartışıyoruz!
Bu vahşetin adı vatana ihanettir!
Ağaçları yakan, kuşları yakan, yaşamı yakan her kimse,
o da bu topraklara, bu millete, bu vatana ihaneti
alenen işlemiştir.
Ve ihanetin affı olmaz!
Artık yeter!
İnsanların canı yanmadan,
ormanın dumanı yükselmeden,
devlet ve yargı orman katillerine karşı
en sert önlemleri almak zorunda!
Ağır cezalar, ömür boyu yaptırımlar,
bir daha o topraklara adım attıramayacak yasalar gerekli!
Çünkü biz sadece ormanı değil,
geleceğimizi, yaşama hakkımızı savunuyoruz.
Unutma:
Ormanlar giderse, sen de yoksun!
Ve bu ülkede, yanan sadece orman değil;
adalet de kül oluyorsa, işte o zaman hepimiz kaybederiz.
Ormanlar bizimdir.
Ve bu ülke, bu topraklar;
yakanın değil, yaşatanın vatanıdır!