Takımımızı desteklemek için Merzifon Stadyumu’ndaki yerimizi aldık.
Merzifon takımı, Çarşambaspor ile yarışabilecek güçte bir takım değil ve rahat yenebileceğimizi, hatta fark atacağımızı düşündüğümüz maçlardan biriydi bu maç.
Neden derseniz; 11 maçta 9 puan toplayan Merzifon karşısında, lig ikincisi olan ve 11 maçta 30 puan toplayan Çarşambaspor vardı.
Merzifon takımı, içerde oynadığı maçlarda Kırşehir Yeni Yetişen’e 3-0, AVS Çaycuma takımına 4-2, Ladik takımına 1-0, Devrek takımına 1-0 yenildi; Bafra takımı ile 0-0 berabere kaldı. Yani içerde oynadığı 6 maçta yalnızca 1 puan almışlar.
Dışarıda ise 8 puan almışlar; Bartın ve Sinop takımlarını yenmişler, Eflani ve Turhal takımları ile berabere kalmışlar.
Buradan hareketle geldiğimiz Merzifon’da takımımızda bir eksiklik hemen gözümüze çarptı. Klasik kadromuzda, takımımızın en verimli oyuncusu Çağatay defanstaki yerinde yoktu. Sorduk; sakatlığı var, yüklenmeyelim diye kadroya bile alınmamış denildi.
Onun yerine sezon başı sakatlık geçiren ve kendisine yeni yeni gelen Mustafa Kayabaşı sahadaydı ki, 3. Ligler için kaliteli bir oyuncudur.
Maç başladığında daha ilk dakikada, yandan yapılan bir ortada Merzifonlu oyuncu ayağıyla savunma oyuncumuzdan önce topa dokundu; az daha kalemizde golü görüyorduk.
Takımımızda bir rehavet havası vardı, bu gözden kaçmıyordu. Topa ilk müdahaleyi onlar yapıyor, maçı sertlikle germeye çalışıyorlardı. Sahanın da çok kötü olduğunu not ederek, devam edersek bunu kendi lehlerine çevirmek istiyorlardı ki; maçın henüz 8. dakikasında, sol bekimizin olduğu kanattan getirilemez denilen bir topla, oyuncularımızın yanından güle oynaya geçen futbolcularının ortasında, arka direkte unutulan oyuncularının boş kaleye topu bırakmasıyla golü yedik.
Merzifon, golden sonra maçı germek için gereken her şeyi yaptı. Bizle baş edebilmesinin bir yolu da buydu. İyi mücadele etti, sert oynadı, topa bir adım önde dokundu ama buna rağmen ben 5 diyeyim, siz 8 tane deyin; net gol pozisyonunu ilk yarıda filelerine bırakamadık.
Golü atacağımızdan o kadar emindik ki; “ha şimdi” diye diye ilk yarıyı bitirdik.
İkinci yarı başlarken başkanımızla yaptığım konuşmada 3-1 kazanırız dedim. Yeneceğimizden o kadar emindim. Kontra atak oynayarak gol bulabilecek Merzifon’a atacağımız bir gol her şeyi değiştirecekti.
Onlar kabuklarına çekilmişken, biz hücum oynarken yine goller kaçırdık. Olmayınca olmuyor derler ya, işte yaşadığımız tam olarak buydu.
Erkan, Berat ve Emin skoru değiştirmek adına oyuna girdi. Golcümüz Berat Vardal sakatlandı; önce korkuttu bizi, sonrasında oyuna devam etti sevindirdi ama daha sonra devam edemedi.
Zaman ilerledikçe stres artıyor, “acaba atamayacak mıyız?” endişesi başlıyordu. Oyuncularımız yanlış paslar atıyor, gereksiz çalımlara giriyorlardı. Kısacası gereksiz özgüvenin sıkıntısı hissedilmeye başlandı.
Erkan ve Berat oyuna girdi ama gereken dokunuşları yapamadılar. Emin ise oyuna girdi ve orta sahadaki performansıyla herkesin takdirini kazandı.
Protokol tribününde iki Merzifonlunun tam ortasında maçı seyrediyorum. Birinin yeğeni Merzifon’da orta sahada oynuyor. Onlara dedim ki; “Bizim takımın normalde sizi yenmesi lazım çünkü siz gerçekten zayıfsınız.” Onlar da “Bizim takımımız sizin 3-4 futbolcunuz değerinde” dediler. Ancak 1-0 devam eden maç, onları sahalarında alacakları ilk galibiyete motive etmişti; bu sezon sahalarında galibiyetleri yoktu.
Onların bir diğer tespiti ise “17 numara girdi, bizimkileri hallaç pamuğu gibi attı” oldu.
17 numaramız Emin’i en son Sinop maçında uzun süre sahada görmüştüm. Sakatlıktan çıkmasına rağmen o zaman da beğenmiştim. Bugün ise daha özgüvenli, sakatlık korkusunu üzerinden atmış, topla istediği gibi oynayan, pas atan, mücadele eden bir Emin gördüm. Bu, takımımız adına önemli bir kazanımdı.
Bu Emin daha uzun sürelerle takımımıza motive edilerek hazırlanmalıydı diye düşünmeden edemedim.
Gol atmak adına defanstan Hüseyin ileriye çıktı, son bölümlerde Sefa ona eşlik etti. Oyuncularımız gol için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Tabii bu arada defansımızda öyle açıklar oluştu ki bu doğaldı; fark açılabilirdi. Kiminde Ömürcan izin vermedi, kiminde defans oyuncularımız bir hamle önce davrandı.
Hakem uzatmaları 7 dakika gösterdiğinde hâlâ 1-0 mağlup durumdaydık. Sanırım +3’te, yediğimiz gole benzer bir pozisyonu Hakkı’nın çabukluğu ile gole çevirdik.
Kalan 4 dakikada bile gol bulabilirdik. İlk yarının yediğimiz golden sonraki her bölümünde her atağımız adeta gol pozisyonuydu. İkinci yarıda da benzer bir durum söz konusuydu.
“Bu kadar iyiydik, niye yenemedik?” sorusunun cevabı net: Gol olmayınca olmuyor. Rehaveti futbol kaldırmıyor. Çağatay’ın eksikliğini hissettik. Defansta sakat oyuncumuz Bedirhan ile Çağatay olmayınca ayrı bir sıkıntı yaşadık. Golcümüz Berat’ın sakatlığı da bizi gol noktasında zorladı. Kulübenin daha donanımlı ve hazır olması gerektiğini gördük.
Bunu nerede gördük? Asla rakibimiz olmayacak Merzifon karşısında. Biz daha iyi takımlarla oynamak üzere gelecek planlaması yapan bir takımız.
Bu maçtan kazanımımız ise orta sahada topa hükmedebilen Emin oldu. Kendinden daha fazla istifade etmemiz gerektiğini sahada gördük.
Böyle iş kazaları olacaktır. Çankırı takımında da olacaktır. Bizim hedefimiz ilk 5 değil, grubu lider bitirmektir. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Yönetimimiz ve oyuncularımız bunu sağlayacak kalitededir.
Durmak yok, yola ve çalışmaya devam.
Sağlıklı ve spor dolu günler diliyorum.