AYŞEN GÜZEL

Gerçekleri Söyleyen Avukatı Da Avukatlık Mesleğini De İdam Edemezsiniz

AYŞEN GÜZEL

Gerçekleri Söyleyen Avukatı Da Avukatlık Mesleğini De İdam Edemezsiniz
Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuk da tanınmamaktadır hukuksuzlukta sınır da. Her şeyden önce şu bilinmelidir ki şahsım adına konuşmam gerektiğinde sıklıkla paylaşım yapmamın ve konuşmamın en büyük sebebi, yargının çok kötü durumda olması, insanlara ve avukatlara yaşatılan büyük sıkıntılardır. Ve tüm bunların kimse tarafından bilinmemesi ve duyulmaması istenmektedir. Hiçbir şekilde sesimizi duyuramadığımız için ne yapacağımızı bilemediğimiz tüm durumlarda yalnızca sesimizi duyurabilmek adına her türde hukuki yolu denemekteyiz. Buna da kimse engel olamaz. Zira yargı mercileri ve onları şikayet mercileri yetersiz, ilgisiz ve ciddiyetsizdir.

Yargıya çok büyük saygımın olmasına rağmen saygısız kişilerin hukuku ve Türk hukuk sistemini bu hale getirmeleri sebebiyle sıklıkla sorun yaşandığı hususu ve bu beyanatım, yalnızca beni bağlamaktadır. Yoksa bir başka avukat reklam için konuşmuş veya televizyon programına katılmış ya da ünlü bir sevgilisi olmuş magazin sayfalarına düşmüş veya sevgilisinin evinde rezidansta darp edilmiş, bu konular benden bir hayli uzaktır ve konu dışıdır.

Bugüne kadar gerek İzmir Adliyesinde gerek farklı mecralarda şahsıma yönelik ve yalnızca avukatlık mesleğini icra ve ifa ettiğim ve bir vatandaş olarak yasal şikayet hakkımı kullandığım için sergilen hukuksuz durumları şikayetlere konu yaptım. Bir kişi bile sağlıklı bir ceza almadı. Hatta çoğu hiç ceza almadı. Adliyenin içinde kapılarda tacizler yaşandı. Bunlar duyulmasın diye hep üzeri kapatıldı. Açıkçası ahlaksızlık savunuldu. Hukuktan kaçıldı. Müştekiler itibarsızlaştırılmak ve müştekinin üzerine suç isnat edilmek istendi. Adliyelerde o kadar çok suç işlendi ki, müştekinin artık bunları dile getirecek vakti, zamanı ve gücü kalmadı.

Adliyelerde hakimler ve savcılardan çok sayıda kişi suç işledi. Zira görevi kötüye kullanmak da bir suçtu. Hakimler ve Savcılar Kurulu hiçbir işlem yapmadı. "Bizlere matbu işlem yapmama yazısı gönderiliyor" denildi diye format değiştirildi ve şıklı işlem yapmama evrakı gönderilmeye başlandı. Adliyede resmi belgede sahtecilik olayı oldu, basit yargılama usulünün uygulandığı dosyada hakim, kararına geçmiş tarih attı ama bunun üzerine düşülmedi. Cinsel tacize varan büyük taciz olayları oldu ama üzeri kapatıldı. Adliye içinde yalancı tanık arandı. Kollukta telefonlarımıza, bilgisayarlarımıza ve resmi evraklarımıza el konulmak istendi. Buna izin vermeyen avukatlar kolluk binasına sokulmadı ve soğukta, bahçede işkence ile bekletildi. Savcı müştekiden para talep etti. Neymiş? "Görevini yapmadı." denilmiş. Peki gerçekte görevini yaptı mı? Tabi ki hayır. Hakim ne yaptı? O da dosyada onu kayırdı. Bunun dışında avukatlar duruşma için adliyeye gittiğinde ne oldu? Saatlerce (beş-on saat arası) bekledi, bekletildi ama yine bu durum kimsenin umurunda bile olmadı.

Bu hukuksuzlukları yapanlar şikayet edilmedi mi? Edildi ama şikayetlerden hiçbir sonuç çıkmadı. E-postalarımıza cevap verilmedi. CİMER şikayetlerimiz şikayet ettiğimiz yerlere ve kurumlara gönderildi, onlar da bir yalanlama yazdı, yeniden bize gönderdi. Oysa bunları bizler de o kurumlara doğrudan gönderebilirdik. Yani şikayetin bir anlamı olmalıydı. Ama bu iş bir yalan hikayesine döndürüldü. Oraya bir denetçi gönderilebilirdi, adliyelerde teftiş olabilirdi. Bunlar olmadı. Televizyonlar bunları asla konu yapmadı, "Bize reyting lazım. Bunları haber yapamayız." dedi. Adalet Bakanlığı yanımızda olmadı. Evlerimizde huzur kalmadı. Hukuk bürolarımızın düzeni kalmadı. Toplumda güven kalmadı. Avukatlık mesleğini yapamaz, ayakta duramaz ve işlenen suçlardan ötürü sokağa çıkamaz hale geldik. Çok kişi suç işleyince cezaevleri doldu, yeniler için yatacak yer kalmadığından öncekiler ceza infaz süreleri dolmadan bir kanunla tahliye oldu.

Bunları söyleyen avukatlara şu anda konuşma yasağı getirildi. Bu bir yasak değil insanlık suçudur. Sürekli Gazze ve Gazze diyen insanların da derdi Gazze değil Arap Yarımadası kurmaktır. Ülkemizde insanlık yok edilmiştir. Avukatlık mesleği hiç edilmiştir. Avukatlık yapmanın artık hiçbir anlamı ve önemi kalmamıştır. Zira bu halde davalar bitmemekte ve vatandaşın hakkını savunamamaktayız. Duruşmalarda sıklıkla avukatlar dinlenmemekte, söylemleri duruşma tutanağına yazdırılmamaktadır. Sonradan değiştirilen duruşma tutanakları olmakta ancak Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Müdürlüğü bizlere değişmiş hali ile ilk halini talebe rağmen vermemektedir. Adliyelerde saatlerce duruşma beklendiğinde bir özür bile dilenmemekte, çok sayıda mazerete ve ekinde resmi belgeye (duruşma tutanağına) rağmen mazeretin yeterince delillendirilmediği ve gerekçelendirilmediği şeklinde alaycı ve hukuksuz bir tutumla mazeretler reddedilmektedir. Sırf avukatlar mağdur olsun ve müvekkilleri tarafından şikayet edilsin diye mazeret bildirimleri hakkında hiçbir ara karar kurulmadığı da sıklıkla olmaktadır. Hatta zorla mazeret dilekçeleri toplatılmaktadır. Sebebi de avukatın mazeretinin olması değil, hakimin izinli ya da raporlu olmasıdır. Peki bundan avukata nedir? Ayrıca bu hakimin yerine bakan hakim yok mudur? Vardır ama o da başkasının dosyasına bakmak istememekte ve uygulamada "Mazeret verin. Adliyeden gidin." denilmektedir. İzinli/raporlu hakimin mahkemesinde görülen dosyalarda, mesai bitimine yakın oluşturulan duruşma tutanağına "Gelen yok." şeklinde ifadeler geçirilmektedir. Oysa adliyeye gelen vardı ama kovuldu, (sabah 09.00 duruşması için) akşama kadar bekletilmekle tehdit edildi. Hatta bu kişiler şikayet edildiklerinde "Kafanıza silah mı dayadık?" bile dedi. Sonrasındaysa bunun hesabını vatandaş avukattan sorar oldu. İşte şimdi bizlere "Bunları kimseye söylemeyeceksiniz! Susacaksınız! Susmazsanız ceza verilecek!" denilmektedir.

Bu yaşanan olumsuz olaylardan bazıları barolara bildirilmekte ancak yetişkin bir birey ve hukukçu olarak her yaşanan durum adeta çocuk gibi iletilmemektedir. Sorun barolara iletilmediğinde şikayet olunanlar ya da şikayeti inceleyen merciiler "Bunu baronuza iletseydiniz." demektedir. Baroya iletildiğinde de avukata şunu söyleme cüretine sahip olan bir jandarma görevlisi dahi olmuştur ki "Ben eşek kadar adamım. Ben olsam bunları baroya, savcılığa ya da valiliğe bildirmezdim." deyip avukatlara hakaret etmektedir. Bu hakaretlerse hep yaptırımsız kalmaktadır. Kaldı ki iletilen her durum mağduriyet sahibi kadar candan savunulamamaktadır. Bu da mümkün değildir.

Ülkemizde suç mağdurları sürekli örselenmekte ve itilip kakılmaktadır. En nihayetinde bu da olmuştur ki, avukatların konuşmaması ve yargıdaki çalkantıların dile getirilmemesi için konuşma yasağı adı altında zorla susturma ve adeta dilsizleştirme ve öldürme politikası kabul edilmiştir. Bu yasa bir kanser sebebidir ve insanları kahrından, acıdan öldürmeye niyetlidir. Bu yasa, mağdurlar ve konuşmak isteyenler için bir ölüm sebebidir. Şu anda canımızla, meslek onurumuzla, haysiyetimizle ve şerefimizle sınanmaktayız. Kimsenin de buna hakkı yoktur.

Sonuç itibariyle yasal düzenlemelerde yer alan savunma hakkı ve şikayet hakkı gibi hususlar ülkemizde adeta bir hikayeden ibaret olup konuşanın dinlenmediği, söylenenlerin tutanağa yazılmadığı ve konuşanların cezalandırılmak istendiği bu toplumda, insan haklarından bahsedilmesi elbette mümkün değildir.

İnsanlık dışı bir halde yaşama mahkum edilen Türk halkı yeterince karşı koymadığı ya da koyamadığı için bugün bunları yaşamaktayız. Bir kişi değil binlerce kişi sağlıklı şekilde konuşmuş olsaydı bugün aslında çok da fazla konuşmaya değer bir husus kalmayacak ve her şikayetin gereği yapılacaktı. Bugün bu kadar çok konuşulmak isteniyorsa ve ortada konuşulması gereken çok fazla konu varsa, insanların ilgili mecralarda dinlenmemesi ve insanlara sürekli olarak yüz çevrilmesi sebebiyledir.

Şu anda konuşan avukatlar ve avukatlık mesleği idam edilmek istenmektedir. Ve bizler de "Ülkemizde idam cezası yok, kaldı ki olsaydı bile avukatlık suç değil, konuşmak da suç değil, konuşmanın nesi suç, o zaman siz de konuşamazsınız ve sizler de yani bu kanunu kabul edenler de konuşmayacak. Bir de sizlerin söylemlerinden rahatsız oluyoruz. Bizler de sizlerin yalanlarını duymak ve dinlemek istemiyoruz." demeliyiz. Aslında tam da bugün konuşmalıyız. Yoksa yarın her şey için çok geç kalacağız. Ve tam da bu yüzden,

GERÇEKLERİ SÖYLEYEN AVUKATI DA AVUKATLIK MESLEĞİNİ DE İDAM EDEMEZSİNİZ.

İDAMI HAK EDENLER BU KANUNU KABUL EDENLER OLARAK SİZLERSİNİZ.

LL.M. Av. Uzm. Arb. Uzl. AYŞEN GÜZEL

Yazarın Diğer Yazıları