Toprağın Fısıldadığı Geçmiş
Bir tarlanın kenarında oturup, toprağın derinliklerinde sakladığı sırları dinlemeyi denediniz mi hiç? Ellerinizde bir çift nasırlı elin hayalini taşırken, onların sabanla açtığı izleri, tohumları sevgiyle serptiği anları düşlediniz mi? Tarım, yalnızca bir üretim süreci değil, geçmişten bugüne insanın toprakla kurduğu derin bir bağdır.
Bir zamanlar traktör seslerinin yankılanmadığı ovalarda, sabanın tıkırtısı ve öküz arabasının dingin ahengi duyulurdu. Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan gün, insanı toprağa bağlayan kutsal bir ritüeldi. Dedelerimiz, ninelerimiz elleriyle yoğurdu toprağı. Gözlerinin ferinde emeğin onuru, alın terinin huzuru vardı. Her bir tohum, bereket duasıyla yerleştirilirdi o çatlamış ellere.
Teknoloji henüz hayatımıza bu kadar hükmetmezken, tarım bir yaşam biçimiydi. İnsanlar doğanın dilini öğrenmişti; gökyüzünü okur, rüzgârın yönünü anlar, yağmurun kokusunu bilirlerdi. Ağaçlar mevsimden mevsime selam durur, her hasat bayram gibi kutlanırdı. Tohumlar, bir sonraki nesil için saklanırdı; çünkü bir çiftçi, sadece bugünün değil, yarının da koruyucusuydu.
Peki, biz ne yaptık? Toprağın kadim bilgeliğini unutup betonla örtmeye başladık. Elde edilen ürünün değeri, tartıda gramlarla değil, hikâyedeki anlamla ölçülürdü oysa. Tarım makineleri geldi, işler kolaylaştı belki ama insanoğlu toprağı hissetmeyi yitirdi. Doğa bir iş ortağı olmaktan çıkıp, sadece bir kaynak haline geldi gözümüzde.
Bazen eski köylerde gezinirken, terk edilmiş bir saban görürsünüz. Paslanmış, bir kenara atılmış… Ama gözlerinizi kapatıp bir an durursanız, onun zamanında nasıl bir umutla tutulduğunu hissedersiniz. O saban, insanın toprağa olan sadakatinin sessiz bir şahididir.
Bugün modern tarım yöntemleriyle üretim artmış olabilir, ama ruh eksik. O eski günlerin emeği, çilesi, aynı zamanda mutluluğu yok artık. Teknolojiyle toprak arasında bir denge kurmanın vakti gelmedi mi? Geçmişin bilgeliğini geleceğin olanaklarıyla buluşturabilirsek, belki bir gün tekrar toprağın fısıltılarını duymaya başlarız.
Şimdi bir dakika durun. Elinize bir avuç toprak alın. Koklayın. Parmaklarınız arasında akan o zerreciklerde, dedelerimizin, ninelerimizin anısını duyacaksınız. Ve belki de o an anlayacaksınız; tarım, yalnızca ekmek için değil, insanın kendini bulması için yapılır.
Toprak, her zaman dinlemeye hazır. Peki, ya biz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.