TEK AMAÇLARI VARDI…

MUSTAFA ALTIKATOĞLU

Takvimler, 2013 yılının Aralık ayının son günlerini gösteriyordu. Çevreci eylemcilerin çadırlarının yakılması suretiyle bir ayaklanma başlatmayı hedefleyen FETÖ amacına ulaşamamıştı. Henüz açıktan düşmanlık etmedikleri günlerdi. Perde arkasında olayları körüklüyor, ama iş kendilerinden çıkmamış gibi görünsün istiyorlardı. İlk kez açıktan düşmanlık göstermeye karar verdiler. Dönemin Başbakanı sayın Erdoğan’dan randevu istediler.
Tek amaçları vardı, o da dershanelerin kapatılmaması… Bekledikleri randevuyu alıp Sayın Erdoğan’la makamında buluştular. Dershanelerin kapatılmaması için gösterdikleri bütün çaba Sayın Erdoğan’dan geri dönünce içlerinden biri Pandoranın Kutusunu açtı. “Kabinenizde yolsuzluk işlerine bulaşan bazı bakanlar var. Para trafiği, ses kayıtları, kirli ilişkiler dâhil bütün belgeler elimizde” dediler.

Erdoğan tereddüt etmeden, “isimlerini bana verin derhal gerekeni yapayım” dedi. İsimleri vermek yerine tehdit ve şantaja başvurdular. Dershaneler konusunda geri adım atılmazsa bu isimleri kamuoyu ile paylaşacağız” dediler. Tehditlere boyun eğmemesiyle tanınan Erdoğan “Gidin istediğinizi yapın, dershaneler konusunda geri adım atılmayacak” diyerek hepsini makamından kovdu.

Kısa süre sonra 17 Aralık operasyonu başladı.
Bu operasyonla ilgili her şeyi biliyorsunuz zaten…
Ancak bilmediğiniz küçük ama çok önemli bir detay var.
FETÖ’nün gerçek amacını anlayan Erdoğan önce iş insanlarıyla bir toplantı yaptı. “Bunların amacı ben değilim, hükümet hiç değil. Bunlar devleti ele geçirmeye çalışıyor. Bu noktada birlikte miyiz?” diye sordu. Neredeyse bütün iş insanları “Birlikte mücadele” sözü verdiler ve neredeyse tamamı verdiği sözün arkasında durdu. Sayın Erdoğan ikinci toplantıyı ise medyanın genel yayın yönetmenleriyle yaptı, aynı şeyleri onlara da söyledi. Tamamı, “sizinleyiz” sözü verdi.
Sonra aradan zaman geçti… “Devletin yanında olma” konusunda “namus ve şeref sözü veren gazetecilerin” gazetelerindeki yayınlarında ve yazılarında pek çok kez yalpaladığı ve gevşek davrandığı dikkat çekmeye başladı. Fetö ile mücadele bir kenara atıldı, iş öyle bir noktaya geldi ki Sayın Erdoğan’ın adını kullanarak emniyete ve devlet kurumlarına talimat verme cüreti göstermeye kadar ilerledi.
17 Aralık sonrası Sayın Erdoğan’a “Devletin ve sizin mücadelenizin yanındayız” diye namus sözü veren bu gazetecilerden kaç tanesi sözünü tuttu derseniz şunu söyleyebilirim, sadece bir veya iki tanesi, “Bir zamanlar Erdoğan’ı yere göğe sığdıramayanlar nasıl oldu da böyle savruldu?” diye soruyorsunuz ya cevabı çok basit…

Makam sevdasından dolayı, bugün Erdoğan’a ihanet edenlerin toplamına şöyle bir baktığımızda aynı şeyi görmüyor muyuz?

Sayın Erdoğan sayesinde makam sahibi olan, güç sahibi olan ve fakat görev değişimi sebebiyle makamları ellerinden gidenlerin tamamı bugün Erdoğan’a düşman değil mi? Bilge adamlar boşuna dememiş “En ağır darbe yakından gelir” diye…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.