RIZIK

MUSTAFA ALTIKATOĞLU

 

Rızık, Allah’ın canlıların yaşamlarını sürdürmeleri için yarattığı şeydir. Sadece beslenme araçları değil, maddi manevi her şey bir çeşit rızıktır. Maddi rızıklar, tüm tüketim maddeleridir. Manevi rızıklar ise kalbin ve ruhun gıdasıdır. İnsanın duygusal ihtiyaçlarını karşılayan şeyler manevi rızıklardır. Mesela “ Marifetullah” manevi bir rızıktır. Allah’ı bilmek ve O’nu anmak anlamına gelen Marifetullah, yeryüzündeki güzelliklerin kaynağını ve nedenini düşünen bir insan kalbine doğan Allah sevgisidir ki manevi rızıkların en yücesi kabul edilir. Diğer taraftan helal veya haram olsun, insanın tükettiği her şey, Allah’ın yarattığı birer rızıktır. Bir şeye rızık denilmesi, onun Allah tarafından yaratıldığına işaret eder.

Rızkın haram oluşu ya onun bizzat kendisinin yasaklanmış olması (Alkol, domuz eti, vb.)ya da elde ediliş biçimi itibarıyla meşru olmaması (hırsızlık, kumar, faiz, vb.)sebebiyledir. Haram da olsa yaratılmış olma itibarıyla tüketilen her madde rızık olarak isimlendirilir. Ancak Allah insanların haram lokma yemelerine razı olmamakla birlikte özgür iradeleriyle haramı tercih ettiklerinde ahrette hesabını sormak kaydıyla onlara istediklerini verir.

İnsan yiyip içtiği şeylerin kaynağını sorguladığında ya tabiata yönelmek evrendeki hareket, değişim ve oluşumu tesadüf ile açıklamaktır. Yaratıcıya yönelmek ise tabiattaki güzelliklerin yüce iradenin ilmi, kudreti ve hikmeti ile olduğunu anlamaktır. Akıl onca karmaşık yapısına rağmen her şeyin birbirini tamamladığı şu dünya düzeninin tesadüfle mümkün olmadığını ve insanın yaşamı ona uygun eşsiz nimetlerin ancak ilim ve hikmet sahibi bir kudret tarafından tasarlanmış ve var edilmiş olduğunu bilir.

İnsanın, örneğin içtiği bir yudum suyu “rızık” olarak isimlendirmesinin anlam ve hikmeti, en basit bir içecekte bile Allah’ın eserini görmesi ve onun Allah’ın takdiri ile nasip olduğunu idrak etmesidir. Rızık “Bu değirmenin duyu nereden geliyor?” sorusunun cevabıdır. Hava, su toprak ve diğer her şeyi birer “ rızık” olarak adlandırma, tabiatla Allah arasındaki ilişkiyi keşfetmektir. Bu keşif, insanda imana dayalı bir bilinç doğurur. Bu tabiatın gerçek sahibinin kim olduğunu bilmek ve varlık aleminde insanın bir kul, tabiatın bir nimet ve emanet olduğunu idraktir. Kişiyi israftan  ve aşırılıktan sakındıran  ve haramlardan uzak tutan bu bilinçtir. İnsan bu bilinçle, bağda, bahçede, tarlada  yetişen ürünlerde başkalarının da hakkı olduğunu bilir. Ağaca, ormana, Allah’ın emaneti her şeye sahip çıkar. Elinde olana şükreder, olmayana sabreder. Yunus Emre’nin deyimiyle “ ne varlığa sevinir, ne yokluğa yerinir.”

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.