“Jurnalci’lerle, medyayı karıştıranlara” duyurulur

Erol ŞEKER

Jurnal; II. Abdülhamit döneminde jurnalciler tarafından,
Devlet ve özellikle saray aleyhinde çalıştığı ileri sürülenler için,
Saraya verilen soruşturma yazısı.
Jurnal etmek: Bir kimseyi jurnalle ele vermek.
Günümüzde bunlara “İSPİYONCU” yada “MUHBİR” denilmektedir.
Neden bu iki kelime önem kazandı sizce?
Hep söylerim, Gazeteciliği öğrendim demek kadar lanet şey yok.
Bunca yıldır gecemi gündüzüme kattım; GAZETECİ OLAMADIM!
Hâla ‘gazeteci’ olmaya çalışıyoruz ama gel gör ki; Bazıları ‘OLMUŞ BİLE’…
Mesela kimler gazeteci olmuş!?
İnternette üç beş kuruşa site kuran, android cep telefonunu eline alan,
Parası olup eline kamera alıp çekim yapan, gözüne gözlük, eline telsiz alan,
Polislerle oturup çay- kahve içen, birde önüne gelene yalanla beraber iki de dişlerini gösteren,
Adliye kapılarında durup önüne geleni yazan,
Hatta yetmedi hepsi paralı, beleşten hiiiç para harcamadan, kurumlardan,
STK Oda yönetimlerinden, köylülerden ,
İzin almadan yayın yapan herkes GAZETECİ OLMUŞ!!!???
Bunlar bide yerel idarecilerin gözdesi en iyisi olmuş.
Bu tiplerden bazıları geçen gördüm Sakarya ve İstanbul’ da,
Cayır cayır çekinmeden cep telefonundan yayın yapıyor.
Ohh ne ala değil mi?
Trafik kazası oldu aç, Düğün var, Cinayet var; FACEBOOK – YOUTUBE, PERİSCOP vs, vs,vs…
Aç hemen sosyal medya hesabını başla “CANLI YAYINA,” Bas görüntüleri?
Kaza yerinde kan varmış, yanlış bilgi varmış, hiç sorumluluk yok!…
Ama tam tersi bu işleri gazete de yayınladığımızı varsayın,
Vatandaşlar, Polis, Jandarma ve adliye hepsi tepene biner.
Çünkü birileri şikâyet etmiştir.
Peki sokakta ki bu tiplere sessiz kalan yöneticilere ne demeli!
Düşünün…
Bir trafik kazasını birileri cep telefonundan canlı kanlı veriyor.
Allah korusun izlerken baktınız ki, aman Allahımm…
Sizin aileniz, akrabanız, tanıdığınız, sevdiğiniz kişiler…
Onlar kaza yapmış ortalık kan revan içinde!..
Kaza yerinde inlemeler, bağırmalar, çağırmalar,
Kopan uzuvlar, kanayan kafa, kol, bacaklar…
Hepsini canlı kanlı izliyorsunuz ne yaparsınız, ne olur?
Söyleyeyim biz olsak anında o kişiler yargıya koşar.
Bize yayın kaldırma ve davalar…
Daha kötüsü hemen bizleri bulur tehdit, saldırı, mahkeme kapıları vs vs vs…
Peki kendisini sözde “Gazeteci” yerine koyup bu pislikleri yapanlara,
Yargı, kanun koyucular, yerel idareciler neden suskun…
Medyanın peşinde dedektif gibi koşturan, RTÜK, BİK, İletişim Daire Başkanlığı,
Bu tiplere neden sessiz kalıyor halen daha!!??
Bahane olarak hemen çıkıp ‘İNTERNET MEDYA KANUNU YOK’…
Yapın bir zahmet sizin elinize vuran mı var?
Kanun maddelerine ne yazalım mı diyorsunuz?
Gelin Anadolu’nun çilekeş gazetecileri size kanun gibi maddeler sıralar.
Çare bulun, çözüm bulun. Yarın çok geç olmadan…
Ha bu arada birde şu dert var.
Mesela Çarşamba’ da, Samsun’ da hasbelkader medya işi yapıyoruz.
Vergi- SGK Prim, Stopaj, KDV, Kira, İnternet, Telefon, vs,vs,vs.
Biz hem maddi hem de manevi çok fazla bedel ödeyerek bu işi yapıyoruz.
Yıllardır bizi hala hatırlamayan, hatırlamamakta ısrar eden bazı zavallılar…
Gün gelecek siz hatırlayacaksınız bu ilçede gerçek bir medya olduğunu.
Ama iş işten geçecek hatırlatmak isterim.
Ne söylemek istediğimi anlayan çok iyi anladı.
Hala “Jurnal’cilerle, medyayı karıştıranlara” duyurulur.
Herkes işini yapsın. Haksız mıyım?
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.