BU ÂLEMDEN BİR YİĞİT GEÇTİ AZIMIZ GÖRDÜ, ÇOĞUMUZ BAKTI GEÇTİ!

Hasan TOPUZ

 

Her insanın hayatında dönüm noktaları vardır. Hiç hesabını yapmadığın aklından geçirmediğin bir olayla karşı karşıya gelirsin, hiç tanımadığın bir zat ile tanışırsın veya bir kitap okursun bütün dünyan değişmeye başlar. Hâkim olamadığın hayatın bütün kesitleri kaderinin çizdiği yoldan akıp gider. Kimi bir mürşit bulur o mürşitle yeniden doğar ve yaşamaya başlar. Kimi bir dost bulur hayata yeniden bağlanır. Kimisi bir sevgili bulur, yaşamak ne güzeldir der.

Sevgili Dostlarım,

Bu yazımda size; onu tanıdıktan sonra düşündüm dünyamın hızla değiştiğini, işte bu adam dediğim bir yiğidi anlatacağım. Özü bir, sözü bir, imanı yüzüneaksetmiş, insana güven telkin eden bakışları, söylediğini yüreğinin taa derinliklerinden inanarak söyleyen bu adam MUHSİN Bey’dir, namı değer ALPEREN. Onun için söylenen her övücü sözü fazlasıile hak eden bu adam, bir parti lideri değil, ete kemiğe bürünmüş iman abidesi idi. Yaşı benden on yaş gençti. Yakın dostlarıma; vasiyet ediyordum, REİS’e haber verin cenazeme gelir diyordu.

Kadere bakın ki onun cenazesi namazını ben kıldım. Sel gibi akan gözyaşları içinde benim de gözyaşlarım vardı…

SENE 1979

Ortaokula yeni başladığım 27 Mayıs1960 yılında darbe olmuştu. Darbe yıllarında Demokrat Partililere ne eziyetler ettiklerini gördüm. Sonraki yıllarda yassı ada mahkemeleri, idamlar yolumu çizmemde çok etkili oldu. Necip Fazıl’ı, Peyami Safa’yı, Ahmet Kabaklı’yı okudum, okudukça gideceğim yol daha da belirginleşti. Nihal Atsız, Türkeş, Osman Yüksel derken ilk öğretmen olduğumuzda kendimi ÜLKÜCÜ olarak buldum. Artık tavizsiz bir CKMP’li daha sonra MHP’li idim.

İlk defa 1969 seçimlerine girmiştik. Seçim sonunda bir tek TÜKEŞ Adana’dan Millet Vekili seçilmişti. Her ilden ne kadar oy aldığımızı ezbere biliyordum. İlk seçimde sandıktan MHP’ye 17 oy çıkarmıştım. En iyi vatansever bizdik. Gençliğimde çok kitap okurdum. Öğretmenlik yaptığım dağ köylerinde bile gazetesiz, dergisiz durmazdım. Her ülkücü gibi memleketin asıl sahibi biziz diye düşünüyordum. Yıllar bu minval üzerinde akıp gidiyordu…

Yıllar geçtikçe hayal ettiğimiz ülkü davasının pratikte iyi işlemediğini gördüm. Kendim dâhil söylediklerimizle yaşadıklarımızın aynı olmadığını gördüm. Türk İslam ülküsü sadece laftan ileri gitmediğine şahit oluyordum. Düşünce hürriyeti olmayan askeri bir disiplin içinde yetiştirilmeye çalışılan bir ekol haline geliyorduk. Bu hal beni hep rahatsız ediyordu. Ülkücü hareketin gidişatını açık, açık tenkit ettiğim için camia içinde mimleniyordum.

Bin dokuz yüz yetmişlerin başlarından beri ülkücü öğretmenler olarak teşkilatlanıyorduk. Ben genel merkez delegesi olarak her yıl Ankara’ya kongreye katılıyordum. Ülkücü Öğretmenler(ÜLKÜ BİR-) çok güçlü bir dernek haline gelmişti. Büyükçe olağan olarak fikir ayrılıkları başlamıştı. İşte 1979 ülkü bir kongresi o fikir ayrıklar içerisinde gergin bir şekilde başlamıştı. İtişmeler, kalkışmalar, tehditler gırla gidiyordu.

Konuşmalar bölümünde ilk defa Ülkü Ocakları Genel Başkanı MUHSİN YAZICIOĞLU anons edildi. Efsane bir gençti. Yaptığı Mücadele dillere destan bir gençti. Türkeş’ten sonra, adın  en çok onun adıduyuluyordu. Ben ilk defa yakıdan görüyordum.  Orta boylu zayıfça, atletik yapılı, elmacık kemikleri çıkık, çevik bir görünüşü vardı. Otuzuna gelmemişti ama elli yaşın olgunluğu yüzünden okunuyordu. Hakkında çok şeyler duymuştum ama yakından ilk defa görüyordum. Konuşmaya başlayınca dikkatle dinledim. Herkesten daha ayrı bir literatürle konuşuyordu. Hadisleri ve ayetleri telaffuz ediyor, Türk İslam ülküsüne kuvvetle vurgu yapıyordu. Kelimeleri seçerek tane, tane söylüyordu. Muhsin Bey’i ilk defa orada dinledim. Konuşması bitince kavganın dışında kalmak için olacak, gurubunu aldı ve salondan çıktı. Bende hemen peşinden dışarı çıktım. Konuşmasını çok beğendiğimi söyledim. Orada tanıştık. Daha sonra Nizam-ı âlem dergisinde yazıları çıktı. Onu daha iyi tanımaya başladım.

İşte hayal ettiğim ÜLKÜCÜ, gerçek dava adamı diye düşündüm. Onu tanıdıkça ülkücü hareketten yeniden umutlanmaya başladım. Aylar geçti 12 Eylül 1980 darbesi geldi çattı. Muhsin Bey başta olmak üzere önde gelen herkes 12 Eylül zindanlarına girdi. Bir fiil yedi buçuk yıl damda kaldı. Çıktığında Çarşamba’ya geldi. Belediye meydanında bir konuşma yaptı. Eğmeden bükmeden söylüyordu. Benim davam İSLAM davasıdır, ben kuru bir partici değilim diyordu. Ben türküm ama benim Türklüğüm İSLAM içindir diyordu. (Devamı Yarın)

            

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.