12 HAZİRAN’IN TEMİNATI KİM?

Av. Hayrettin GÖKÇE

 

12 Haziran seçimlerine, çok yüksek olduğu ve temsilde adaletin gerçekleşmesini engellediği artık tartışmasız olan %10 luk seçim barajı nedeniyle doğrudan katılamayıp bağımsız adaylarla katılan BDP nin 12 bağımsız adayının YSK tarafından "Milletvekili seçilmelerinin Anayasa ve Seçim Yasasının yürürlükteki maddelerinde açıkça belirtilen engeller nedeniyle mümkün olmadığı" açıklanıp adaylıkları iptal edilince, zaten barut gibi patlamaya hazır olan ülke gündemi bir kez daha sarsıldı ve kelimenin tam anlamı ile yer yerinden oynadı.

Terör örgütü PKK ve BDP kol kola sokaklara döküldüler. Önlerine gelen her yeri yakıp yıkarak, İçinde onlarca insan bulunan işyerlerini ve toplu taşıma araçlarını ateşe vererek, masum insanların canına kastederek ve TCK da "adam öldürmeye teşebbüs", "hürriyeti tehdit" ve "mala zarar verme" olarak tanımlanan suçları yüzlerce kişiye karşı alenen işleyerek yürüyorlar, Hiçbiri yakalanamıyor, haklarında soruşturma yapılamıyor. Yasalar işlemez durumda. Hukuk devleti askıya alınmış, Hukuksuzluk ülkenin her yerine yavaş, yavaş egemen oluyor. Toplumun üzerini giderek artan bir kara bulut kaplamaya devam ediyor.

Herkes aklına geleni konuşuyor. Artık tamamen alıştığımız, ezberlediğimiz yorumlar havada uçuşuyor, Kararı beğenmeyenler "bu karar siyasidir. YSK siyasi bir karar vermiştir. Yargı siyasallaşmıştır" diye ortalığı inletiyorlar.

YSK Yasalarla bağlıdır Yargı karar verirken sadece yürürlükteki yasaları göz önüne alır. Vereceği kararın hukuki sonucu dışında yaratacağı siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçlan düşünmez, düşünmemelidir. Vargıyı bağlayan tek unsur yasadır. Yasalar toplumun beklentilerine cevap vermiyorsa, ortaya çıkan arızalar yargı organları tarafından yasalar çarpıtılarak veya görmezden gelinerek giderilemez. İhtiyaca uygun ve doğru yasayı TBMM yapma ve yürürlüğe sokma görevi TBMM’nindir. Eğer mevcut yasalarla verilen karar sıkıntı yaratıyorsa sorumlusu bu yasalara göre karar verin Yargı organı değil, yasalarda toplumun ihtiyaç duyduğu düzeltme ve değiştirmeleri zamanında yapmayan TBMM sorumludur, Bu durumda illa tek kişilik bir sorumlu bulmak istiyorsanız, TBMM’yi iki dudağı arasına kimin bağladığını bulmanız da hiç zor değil. Adaylıkları kabul edilmeyen kişilerin seçilme engelleri varsa adaylıklarının veto edilmesinin sorumluluğu YSK’ ya atılamaz. Öncelikle seçim yasalarını çağdaş demokrasi standardına getirmeyen ve sırf kendisi için kazançlı gördüğü için %10 barajını kaldırmayan sıyası İktidar ve yürürlükteki yasalara rağmen bu yasalarda belirtilen engelleri bulunan kişileri aday gösteren siyasi kuruluş (BDP) bu sonuçtan sorumludurlar. Bu noktada, varlık sebebi zaten kargaşa ve kaos yaratmak olan BDP yi eleştirmenin bir anlamı yok. Onlar bir bakıma kendilerine İmralı’dan verilen talimatı yerine getiriyorlar. Ama siyasi iktidarın ne yasmak istediğini anlamak mümkün değil. Şimdiye kadar konuşan AKP sözcüleri "bizi ilgilendirmez. Yargının işine karışmayız" türünden klişeleşmiş beyanlarla kendini gösteren umursamaz 'tavırlarını sürdürüyorlar ve pimi çekilmiş bombayı yargının eline verip sıvışmaya çalışıyorlar. Bu arada yönettiği ülke ateş topuna dönen Sayın Başbakan, her olayda olduğu gibi suskunluğunu sürdürüyor. Her kaotik olaydan sonra yaptığı gibi olayların nereye gideceğini pusuda gözetliyor. Varılacak sonucu anladıktan sonra ortaya çıkıp o sonucu istediğini bildirecek ve "sorun çözen başbakan" yutturmacasını bir kez daha sahneye koyacak. Kaçıncı perde yarabbim. Bitmedi bu oyun bir türlü.

Daha Sadece 1 gün önce partisinin adaylarının tanıtım törenlerinde nasıl da haykırmıştı hepimizin gözüne bakarak... “TÜRKİYE’DE KÜRT SORUNU YOKTUUUURRR...” Sadece Kürt vatandaşlarının sorunları vardır. (Sanki Kürt olmayan vatandaşlarının tüm sorunları çözülmüş te, tek Kürtlerinki kalmış gibi)... Onların sorunlarının çözümünün teminatı da BENİM... Yumruğunu göğsüne vurarak tekrarlıyor... BENİM... BENİM...

İstediğiniz kadar haykırın,    duymuyor Başbakan.    Hukuk Devletinde, demokrasilerde KİŞİSEL TEMİNAT OLMAZ, KURUMSAL VE YASAL TEMİNAT OLUR. Kişisel teminat yalnızca diktatörlüklerde olur. istediğiniz kadar tekrarlayın, bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor. Ama teminat "O" olunca sonuç ta bu oluyor İşte.

Şimdi herkes bu işin sorumlusunu arıyor. Devlet ortada yok. Devletin en üst yargı organı bir karar vermiş, bu karan tanımayanlar sokakta terör estiriyor ama Devlet bu teröre karşı direnemiyor bile. Yargı kararı karşısında toplumu hizaya getirecek siyasi otorite görevini yapmıyor, yapamıyor. Siyasi otoritenin bu yetersizliği karşısında YSK, "eksik belgelerinizi tamamlarsanız, kararımızı yeniden gözden geçiririz" deyi veriyor telaş içinde. İşte sözün bittiği yer. Terör karşısında Siyasi otoriteden sonra Yüksek Yargı da ellerini havaya kaldırıyor… Ne olacak şimdi? Kararları Anayasa gereği nihai ve kesin karar olan YSK, önüne getirilecek birkaç düzmece ve kendi kararından sonra temin edilmiş belgelere bakarak, KESİN olan kararından geri mi dönecek?... Eğer bunu yaparsa, 12 Haziran seçimlerinde HİLESİZ VE YASALARA TAMAMEN UYGUN BİR SEÇİM YAPILACAĞINA, MİLLET İRADESİNİN ÇALINMADAN, ÇARPITILMADAN TBMM YE YANSIYACAĞINA BİZİ KİM İKNA EDECEK? Bunun teminatı da SAYIN BAŞBAKAN MI OLACAK...

Sizi bilemem ama bence böyle bir teminat, su üzerine yazılmış senet gibidir ve suya atılacak küçük bir taşın oluşturacağı dalgayla bile yok olup gider… 0 nedenle de tamamen hükümsüzdür.

Eğer bu güzel ülkenin hür ve onurlu insanları olarak yaşamak istiyorsak artık karşılıksız olduğu onlarca kez kanıtlanmış teminatlara itibar etmekten, vaz geçmeli, teminatı yasalarda ve yasal kurumlarda aramayı öğrenmeliyiz...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.