SENARİST YILMAZ SUVACI HABER EXPRES TV'YE KONUŞTU

SENARİST YILMAZ SUVACI HABER EXPRES TV'YE KONUŞTU
Bu haftaki konuğumuz emekli bir polis memuru. Onunla yolumuzun kesişmiş olması elbette ki onun bünyesinde barındırdığı yeteneği. Efendim, konuğum senarist Sayın Yılmaz SUVACI. Kendisiyle geçmişten geleceğe yol alan bir söyleşide bulunduk.

Remzi ÖZKAN: Hoş geldiniz Yılmaz Bey. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Yılmaz SUVACI: Efendim hoş buldum. Memnuniyetle. Ben 1974 Elazığ doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Elazığ ilinde tamamladım. Mesleğe atandıktan sonra da yüksekokul eğitimimi tamamladım. Evli ve özel bir çocuk babasıyım.

Remzi ÖZKAN: Yüksekokul eğitiminizi mesleğe atandıktan sonra tamamladığınızı belirttiniz. Asıl mesleğinizi öğrenebilir miyiz?

Yılmaz SUVACI: Tabii ki. Ben, emekli polis memuruyum. 1999 yılında polis memuru olarak göreve başladım. 2023 yılında ise emekli oldum.

Remzi ÖZKAN: Biz, size sanatçı kimliğiniz üzerinden yani senarist oluşunuzla ulaştık. Ama polis memuru olarak sanata olan yakınlığınızı da öğrenince şaşırmadık değil. Bu şaşkınlığın yanında elbette ki gurur vesilesi de oldunuz bizim için. Keşke her meslek dalında sizin gibi yetenekli insanların sayısı artsa da yazınsal içerikler mesleki bilgilerle bütünleşerek daha gerçekçi bir yaklaşımla ele alınabilse diye düşünüyorum. Ortaya çıkacak hikâyeler gerçek yaşam öyküleriyle bütünleştiğinde, daha anlamlı ve daha sürükleyici bir özelliğe bürünüyor çünkü.

insan yüzü, kişi, şahıs, alın, kaş içeren bir resimAçıklama otomatik olarak oluşturuldu

Yılmaz SUVACI: Polis oluşuma ilk şaşıran siz olmadınız. İlk başta herkes sizin gibi kısa bir şaşkınlık yaşadı aslında. Çünkü polis denince akla ilk gelen şey, güç ve otoritedir. Toplumun bakış açısına göre; bu imajın altında kavga, çatışma, sertlik şiddet gibi kavramlarla bütünleşmiş, sürekli bu tip olaylarla haşır neşir olan bir insan yatmaktadır. Çoğu zaman yorgun, çoğu zaman psikolojisi bozuk ve çoğu zaman sanattan ve üretmekten uzak insan profili oluşur toplumun çoğunluğunda. Çünkü polislerin hayatı suç ve suçlularla mücadele ile geçer. Bu sebeple bir polis memurunun sanata olan yatkınlığı toplumda hep şaşkınlıkla karşılanmıştır. Ayrıca geçmişte polis olan birinin sanatla olan uğraşısından duyduğunuz gururu ve mutluluğu gözlerinizden okuyabiliyorum. Bu sebeple size ve ekibinize teşekkürlerimi sunuyorum.

Remzi ÖZKAN: Peki Yılmaz Bey, sanata olan bu yakınlık, bu ilgi nasıl başladı?

Yılmaz SUVACI: Bizler de her insan gibi toplumun içinden geldik. Bizler de çocukluk yıllarımızda herkesle aynı oyunları oynadık, aynı duyguları paylaştık, aynı sevinci ve aynı hüznü yaşadık. Bu durum, küçük yaştan itibaren bizim de gerek sosyal hayatımızda ve gerekse eğitim hayatımızda alt yapımızı oluşturan bir etken oldu. Daha sonra polislik mesleğine geçiş yapınca, öncelik sırasını mesleğimiz aldı ama buna rağmen sanattan hiç kopmadık. Yoğun ve yorucu meslek hayatımızdan zaman buldukça içimizdeki sanatsal yönü dışa vurduk. Kimimiz şiirler yazdık. Kimimiz şarkılar, türküler ürettik. Kimimiz ise hikâyeler ve romanlar yazarak sanatın hep içinde yer aldık. Kısacası; yaşamdan kopmadık yani. Ama önceliğimiz, doğal olarak asıl mesleğimizi icra etmekti.insan yüzü, kişi, şahıs, adam, insan, blucin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Remzi ÖZKAN: Peki, sizi sinemaya çeken, senaristliğe ve sinema filmlerinin bazılarında oynamaya kadar götüren yolu biraz anlatır mısınız? Şarkı, türkü, şiir roman vs. bu tür çalışmaları toplumun her kesiminde gördüğümüz gibi polis camiasında da çok gördük. Asıl ilginç olan sinema sektöründe gerek senarist gerekse oyuncu olarak karşımıza çıkan bir polis. Bu çok karşılaşılan bir şey değildi. Sinema sektörüne niçin ve nasıl adım attınız?

Yılmaz SUVACI:2010- 2011 yıllarıydı sanırım. Ülkemizde ardı arkası kesilmeyen polis intiharları yaşanmaya başladı. Her polis intiharı, ekonomik ve ruhsal sebeplere kısmın de gönül ilişkilerine bağlıydı. Halen de öyle. Oysa ben mesleğin içinden birisi olarak; bu intiharların tek sebebinin resmi açıklamalar olmadığını biliyor ve görüyordum. Bu duruma seyirce kalmak da içimi acıtıyordu.

Bu yüzden polis intiharlarını konu olan bir roman yazmaya karar verdim. Yaklaşık 50-60 sayfa kadar yazdım. Eserin başarılı bir şekilde ilerlediğini de sezinliyordum. Tabi bu süreçte ülkede insanların kitap okuma alışkanlıklarının çok düşük olduğunu, bu yöntemle sesimizin çok cılız bir şekilde duyula-cağını düşünmeye başladım. Oysaki bu konunun çok önemli olduğunu ve daha çok ses getirmesi gerektiğine inanıyordum. Bunu için roman yerine sinema filmi yazabilir miyim diye kendimi sorguladım. O güne kadar hiç profesyonel bir senaryo görmemiş ve okumamıştım bile. Tamamına internetten ulaştığım yöntemlerle ve bilgilerle, o ana kadar yazmış olduğum romanı sinema filmine uygun bir senaryoya dönüştürdüm.

Remzi ÖZKAN: Bu senaryonuzu beyaz perdeye aktardınız mı peki?

Yılmaz SUVACI: Hayır aktaramadım. Konu oldukça hassas bir konuydu ve süreç buna müsait değildi. Ulaştığım ve konuştuğum bazı yapımcılar, cesaret edip bu konuda elini taşın altına sokmak istemediler. Cesur olanın da bütçesi yetmedi. Biliyorsunuz, bir sinema filmi çok yüksek maddi olanaklara sahip olunduğunda çekilebiliyor. Ben, böyle bir bütçeye sahip olmadığım için bu projem hayata geçmedi.

Remzi ÖZKAN: Anlıyorum. Sonrasında senaryo yazmaya devam ettiğinizi tahmin edebiliyorum. Peki üstadım, bugüne kadar yazdığınız senaryolarınızdan filmi çekilen oldu mu hiç?

Yılmaz SUVACI: Evet. Daha önce “Bahtsız Bedri” isimli komedi filmim çekildi. Bu filmin senaristi bendim.

“Ya Ben Ölürsem” adlı drama filmini ortak yapımcı ve senarist olarak çektim. Bu filmim, benim için çok özel bir film. Çünkü Otizmli bir çocuk babasıyım. Bu filmde otizmli bir çocuğun başından geçen gerçek hikâyeyi anlattım. Yani oğlumun hayatını filme aldım.

Remzi ÖZKAN: Daha önce Türk sinemasında bu tarz filmler pek yapılmadı bildiğim kadarıyla. İtiraf etmek gerekirse sizin bu filminizden haberim olmadı. Sosyal sorumluluk içeren bir film olmuş sanki. Böyle bir filmin varlığından haberim olsaydı mutlaka kaçırmaz izlerdim.

Yılmaz SUVACI: Az önce de bahsettiğim gibi sinema filmi çekebilmek ve o filmin ses getirmesini sağlamak için çok büyük maddi olanaklara ihtiyaç var.

Bu olanaklara sahip değilseniz, filminizin konusu ve senaryosu güzel olsa bile oyuncu temin etmekte ve diğer teknik konularda istediğiniz çalışmayı yapamıyorsunuz. Bizde maddi olanaklardan yoksun, teknik imkânları yeterli olmayan ve reklam yönü ile zayıf ama sosyal sorumluluk yönü çok güçlü bir hikâyeyi beyaz perdeye aktardık. Filmimizi vizyona soktuk ama saydığım etkenlerden dolayı gişede başarı elde edemedik.

Remzi ÖZKAN: Peki şu an sinema adına farklı çalışmalarınız var mı? İlerleyen günlerde Yılmaz SUVACI ne gibi sürprizlerle çıkabilir karşımıza?

Yılmaz SUVACI: Evet. 2 ayrı projem daha var. Bunlardan biri “GUDUBET” isimli psikolojik gerilim ve korku filmi. Bu filmde senarist olarak yer aldım. Filmin tüm çekimleri tamamlandı. Film, an itibariyle izlenmeye hazır. Bir aksilik olmaz ise yakın bir tarihte yani Mart ayının sonlarına doğru vizyona girmeyi plânlıyoruz.

Remzi ÖZKAN: Sanırım ikinci projeniz de sinema filmi. Bu projenizden de bahseder misiniz?

Yılmaz SUVACI:2 nci projemizde sinema filmi evet. “İLLEGAL AŞK” isimli romantik komedi filmi. Bu filmde, ortak yapımcı ve senarist kimliğim ile yer alıyorum. Çekimlerimizi Kuşadası’nda yaptık. Montajı bitti. Müzik ve ses eşleştirmeleri gibi küçük detaylar kaldı. Yakın bir süre içerisinde bu çalışmamızda sonuçlanarak hazır hale gelecektir. Dediğim gibi “GUDUBET” adlı korku filmimiz 2024 Mart ayı sonunda,“ İLLEGAL AŞK” filmimiz için de Mayıs ayı başlarında vizyona girmeyi plânlıyoruz.

Remzi ÖZKAN: Umarım bu filmler sizin için kırılma noktası olur ve gişeleri bol olur. İnşallah onca emeklerinizin karşılığını almış olursunuz. Seyirciniz bol, kazancınız bereketli olsun. Uğur getirsin.

Yılmaz SUVACI: Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim.

Remzi ÖZKAN: Peki, gelecekte gerçekleştirmeyi plânladığınız başka projeleriniz var mı?

Yılmaz SUVACI: Var tabii ki. Hazır durumda birçok senaryom mevcut zaten. Bunları da yakın tarihlerde hayata geçirmeyi plânlıyorum nasip olursa.

Remzi ÖZKAN: Son olarak hayallerine ulaşmaya çalışan gençlerimize bir mesajınız olacak mı?

Yılmaz SUVACI: Evet. Herkesin hayallerinin peşinden yürümesini azmini ve inancını kaybetmemesini isterim. Bu yola çıkarken, bana inanan bir kişi bile yoktu. Hatta hayallerimi anlatırken, gülüp geçenler bile olmuştu. Oysa inat ettim ve inandığım yoldan asla geri dönmedim. İnanç ve azim olursa başarı er yada geç peşinden gelir. Sinema sektörüne meraklı gençlere mesajım bu olacaktır.

Remzi ÖZKAN: Sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için teşekkürler. Sizinle sohbet etmek güzeldi. Yolunuz açık, başarılarınız günden güne katlanarak devam etsin. Yeni filmlerinizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Söz, Mart ayında çıkacak olan “GUDUBET” adlı filminizin ilk seyircilerinden olacağız Haber Expres Gazete ve Tv ailesi olarak. Ayrıca sürpriz olsun diye oyuncu kadrosunu sormuyorum. Sinemaseverlerin yakından tanıdığı birçok isim bu filmde buluşmuş. Şimdilik izleyicinin çok beğeneceği bir yapım olduğunu söyleyebilirim.

Yılmaz SUVACI: Röportajınızda bana da yer verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim. Başarılarınıza şahidiz ve bu başarılarınızın artarak devam etmesini diliyorum. Nezdinizde tüm Türkiye’ye, tüm izleyicilerimize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Umuyorum ki yeni filmlerimiz vizyona girdikçe bizi yalnız bırakmayacaklar.

Kaynak:HABER EXPRES ( HABER MERKEZİ)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Güncel