Özyer, 'Lider Ülke' vizyonu MHP'nindir'
MHP MYK üyesi ve Samsun Eski İl Başkanı İbrahim Özyer gazetemizde yaptığı röportajında, 'Kazan kazan mantığı milli meselelerimizde taviz veren ülke durumuna düşmemize sebep olmuştur' dedi
Milliyetçi Hareket Partisi MYK Üyesi İbrahim Özyer, Haber Expres Gazetesi ile yaptığı röportajında gündemle alakalı konulara çarpıcı cevaplar verdi. Gazetemiz muhabiri Ünal Daldal ve Emrah Akar sordu Özyer açık yüreklilikle cevaplandırdı. İşte Özyerle yapılan röportajın çarpıcı cevapları:
H.E: Sayın ÖZYER, ülkenin gidişatı hakkında, özellikle ekonomik durumu hakkında neler söylemek istersiniz?
ÖZYER:Ülke ekonomisi açısından en önemli problemlerden bir tanesi iç ve dış borçlanma ile ekonomideki yabancı payıdır.
Mevcut hükümetin işbaşına geldiği günlerde Türkiye'nin iç ve dış borç toplamı 220 milyar dolar civarında iken bu gün itibariyle 530 milyar doların üstündedir. Özel sektör toplam borcu ise 180 milyar dolara dayanmıştır.
Sekiz yıl içerisinde borç miktarı yaklaşık 3 katına çıkarken aynı dönem içerisinde ülke varlıklarının pek çoğu özelleştirme adı altında yabancılara peşkeş çekilmiştir. BDDK açıklamasına göre bankacılık sisteminde yabancı payı 6 yıl önce % 3 iken, bugün % 42 olmuştur. Batı Avrupa ülkelerinde bu oran en fazla % 12 dir. TÜİK verilerine göre bazı sektörlerdeki yabancı payı şöyledir; tütün ürünleri sanayinde % 69, otomotiv sektöründe % 50, elektronik sanayinde % 48 ve kimyasal ürünler sanayinde % 32 dir. Borsa ve akaryakıt sektöründe yabancı payı % 70 civarındadır. Bir ülkenin ekonomisini ve parasını yabancılar kontrol ediyorsa, siyasetini de kontrol ederler ve adeta ülkeyi onlar yönetir.
İkinci önemli problemimiz ise işsizliktir.
Mevcut hükümet işbaşına geldiği döneme kadar % 6-7 civarında seyreden işsizlik bu gün % 13-14 civarına yükselmiştir. Bu çok ciddi bir rakamdır ve sosyal barışımız içinde önemli bir tehdittir.
Nitekim son zamanlarda özellikle büyük şehirlerdeki hırsızlık, gasp ve dolandırıcılık gibi suçlarda görülen artışlar artan işsizlikle yakından ilgilidir.
Türkiye dünyanın 16. büyük ekonomisi ancak BM'nin insani gelişmişlik endeksine göre 155 ülke arasında 126. Sıradayız. İş yatırım ortamında 65., uluslar arası rekabette 61. sıradayız. Eğitimde Nijerya'nın bile gerisindeyiz.
Sadece bu veriler bile aslında ekonomik ve sosyal gelişmişlik olarak ne durumda olduğumuzu göstermek için yeterlidir diye düşünüyorum.
H.E : Dış politikada durum nedir?
ÖZYER: Dış politikada hükümetin öne çıkardığı iki kavram vardır. Bunlardan biri özellikle Kıbrıs konusunda geliştirdikleri “çözümsüzlük çözüm değildir” kavramıdır. Bu doğrultuda iktidara gelir gelmez geliştirdikleri Kıbrıs politikası iflas etmiştir.
Rum tarafının hayır dediği Annan Planı, Türk tarafına kabul etmesi için dayatılmış, bu anlamda baskılar yapılmış ve bunu Türk Hükümeti’de desteklemiştir. Evet oyu verdiklerinde adeta cennet vaat edilmiştir. Vaat edilenler karşısında birtakım tavizler içeren plan referandumda kabul edilmiştir. Rum tarafı ise hayır oyu kullanmıştır.
Bu şekilde kabul edilen planın kendilerine tanıdığı avantajlar Rum kesimini tatmin etmemiş olacak ki şimdi Annan Planı’nın da ilerisinde avantajlar elde edebilmek çaba göstermektedirler. Buna karşı Türk tarafına vaad edilenlerin hiçbiri de yerine getirilmemiştir.
Geliştirilen diğer bir kavram ise “komşularla sıfır sorun” kavramıdır. Türkiye gerçekten de komşularıyla birçok problemi olan bir ülkedir. Komşularımızla bütün problemlerimizi çözmek ve iyi ilişkiler içerisinde olmak elbette ki ülke için olumlu bir sonuç olacaktır. Ancak dış politikada asıl olan ülke menfaatleridir. Dolayısıyla bütün problemlerinizi çözebilmenin tek yolu komşularınız nezdinde bütün hak ve menfaatlerinizden vazgeçmenizle mümkün olabilir. Bu ise asla akılcı ve mantıklı bir yaklaşım değildir. Ermenistan ile yapılan protokoller buna iyi bir örnektir.
Dış politikada şimdiye kadar yapılamayanı yapmış olmak gibi bir hevesle ve acemice yapılan manevralar ülkenin güvenilirliğine ve saygınlığına gölge düşürmektedir. En son olarak Libya’ya karşı BM’nin aldığı kararı önce “olay meşruiyet kazanmıştır” diyerek benimsedikten birkaç gün sonra eleştirmek devlet ciddiyetiyle bağdaşmamıştır. Bu nedenledir ki dünya lideri olduğu iddiasında olan Sayın Başbakan BM’nin Libya ile ilgili görüşmesine dahi davet edilmemiştir.
Dış politikayla ilgili birkaç hususu daha dikkatinize sunmak istiyorum;
Yaklaşık dokuz yıllık AKP iktidarı döneminde Yunanistan la itilafımız olan iki mil, kıta sahanlığı, fır hattı konularında lehimize hiçbir gelişme olmamıştır. Aksine bu meseleleri AB sürecinde Lahey adalet divanına devretmekle de tarihi hata yapılmıştır.
Sözde ermeni soykırım meselesinde yine lehimize hiçbir gelişme olmamış ermeni sınır kapısının açılma konusunu şimdilik seçim sonrasına tek taraflı olarak ertelememiz Azerbaycan hükümeti ve Azeri kardeşlerimizin küsmesine sebep olmuştur.
Irak ta Musul ve Kerkük’ün statüleri ile ilgili (kırmızı çizgilerimiz) şimdi bir cümle konuşamaz hale gelmiş durumdayız. Görülmektedir ki kazan kazan mantığı milli meselelerimizde taviz veren ülke durumuna düşmemize sebep olmuştur.
H.E : MHP için kamuoyunda vizyonu ve projeleri yok gibi eleştiriler yapılmaktadır, bu konuda ne söylemek istersiniz?
ÖZYER:MHP’nin vizyonu ve projeleri yok diyenlerin bunu pek tabii ki bir amaçla söyledikleri malumdur. Hâlbuki bunu görebilmek için seçim beyannamesine bakmak yeterlidir. MHP’nin seçim beyannamesinde yer alan bir 2023 vizyonu vardır.
2011 yılı başlarından itibaren şehirlerin bilboardlarında “Türkiye 2023 e yürüyor” şeklinde AKP’nin reklamlarını gördük. Bununla 2023 ile ilgili bir vizyon ortaya koyduklarını ve 2023 yılında, yani Cumhuriyetin kuruluşunun 100. Yılında, ülkeyi belli bir yere getireceklerini söylemektedirler.
H.E : Peki 2023 vizyonu gerçekten AKP’nin midir?
ÖZYER:Geçmiş hatırlanırsa 2023’de Türkiye’nin “Lider Ülke” olma vizyonunu stratejik hedef ve proje olarak ilk defa 1999 Seçim Beyannamesiyle Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortaya koyduğu görülecektir.
Daha bir seçim öncesinde, yani 2007 de bile MHP’nin seçim beyannamesinde bu konu şöyle yer almaktadır; “2023 yılını hedefleyen uzun vadeli stratejimizin temel amacı, ülkemizin çağdaş değerlere sahip, küresel düzeyde etkili ve ekonomide dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olan ‘lider ülke’ konumuna yükseltilmesidir”.
Bugün Sayın Başbakan’ın her vesileyle söz ettiği 2023’de ülkemizin dünyanın en büyük on ekonomisinden birisi olması, MHP’nin 57. Hükümet ortağı olduğu 2000 yılında hazırlanan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına da koydurduğu hedeflerden bir tanesidir.
28 Ocak 2011 tarihinde yaklaşan milletvekili seçimleri için seçim beyannamesini açıkladığı konuşmasının girişinde Sayın Devlet BAHÇELİ şöyle demiştir; “Partimizin tek başına iktidar hedefi doğrultusunda, milletimizden yetki ve sorumluluk aldığı takdirde; yapacağı hizmetlerin, hayata geçireceği icraatların nelerden ibaret olduğunu ve “2023’e Doğru Yükselen Ülke Türkiye Sözleşmesi”ni bugün aziz milletimizin bilgi ve himmetine sunacağız”. Bu metin içerisinde de bu doğrultuda neler yapılacağı uzun uzadıya açıklanmıştır.
Şimdi bu gerçekler ortadayken ve kayıtlara geçmişken Sayın Başbakan ve AKP’nin “2023’e yürüyoruz; 2011-2023” sloganıyla MHP’nin çok önceden açıkladığı siyasi projesini sahiplenmekte olduğu açıktır. Hal böyleyken MHP’ye projesi ve vizyonu yok eleştirilerinin haksızlık olduğunu düşünüyorum.
H.E : Son zamanlarda sürekli anketler açıklanmaktadır. Partinizi de yüzde on barajına yakın yerlerde göstermektedirler bu konuda söyleyecekleriniz var mı?
ÖZYER:Son günlerde kamuoyunda açıklanan anket sonuçları komu oyunu bilgilendirmekten ziyade, komu oyunu iktidar partisi yönünde yönlendirme gayretleri olduğunu müşade ediyorum. Bu milletin iradesine saygısızlıktır. Ve özellikle iktidar leyine abartılı rakamların ortaya koyulması da kendi içlerinde bile beyanatlarıyla çelişmektedir. Yüzde elli elli beşler üzerinde bazı anket sonuçları açıklanırken sayın başbakan kırk’ın üzerindeyiz diye ifade etmektedir. Açıklanan abartılı anket sonuçlarını görünce insanın aklına acaba verilerin içerisinde iktidarın getirdiği ANGUS’larda dahil midir diye düşünmek gerekir. Eskilerin güzel bir sözü vardır. “tavuğun cücüğü güzün sayılır derler” on iki haziran akşamı cücükleri birlikte sayarız.
H.E : Haziran ayında yapılacak seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖZYER:Türkiye’nin tarihindeki en önemli seçimlerden birini yaşayacağına inanıyorum. Türkiye edeta bir yol ayırımındadır ve geleceğini oylayacaktır diye düşünüyorum. Bunu şu gerekçelerle söylüyorum; seçimden sonra yeni anayasa değişikliği çalışmalarının gündeme geleceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu anayasa değişikliği çalışmalarının temelinde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan anayasamızın ilk üç maddesinin değiştirilmesine dönük çalışmalar yer alacaktır.
Hatırlatmak açısından söyleyelim, anayasamızın ilk üç maddesinde Türkiye devletinin bir cumhuriyet olduğu, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu, dilinin Türkçe olduğu, bayrağının beyaz, ay yıldızlı al bayrak olduğu, milli marşının istiklal Marşı olduğu ve başkentinin Ankara olduğu yazılmaktadır. Dördüncü maddede ise ilk üç maddede yer alan bu kavramların değiştirilemeyeceği yazılmaktadır.
Bu gün itibariyle ülkemizde bu maddelerinde değiştirilebileceğine dönük bir kamuoyu oluşturulma gayretleri yürütülmektedir. Siyasi iktidarda icraatlarıyla bu düşünceleri cesaretlendirmektedir. Ben bu konuda değerli okuyucularımıza sadece kendilerine şu soruyu sormalarını ve cevap aramalarını öneriyorum. “Anayasanın ilk üç maddesinde yer alan kavramlarla kimlerin problemi olabilir?
Buna ilaveten anayasadan “Türk” ve “Türk Milleti” kavramlarının çıkarılması tartıştırılmaktadır. Bütün bunlar ülkeyi adım adım bölünmeye götürecek uygulamalardır ve bölücülerin talepleridir.
Şimdi ben AKP’ye oy vermiş ve bu seçimlerde de oy vermeyi düşünen vatandaşlarımıza sesleniyorum; elbette iyi niyetlerle ve ülkenin refahını düşünerek oy veriyorsunuz. Ancak AKP icraatlarıyla ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmiştir. Şimdi size şunu sormak istiyorum, “Ülkeyi bölünmeye götürecek bu tür uygulamalara katkınız olsun ister misiniz? Böyle bir vebali taşımaya razı mısınız? Değilseniz seçimde oyunuzu buna göre kullanmalısınız.
H.E : Samsun’a dönecek olursak, Samsun’un kalkınması ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
ÖZYER: Bu konuda kısa bir değerlendirme yapalım isterseniz. 2003 yılında Devlet Planlama Teşikikatı’nın (DPT) yaptığı bir çalışmada illerin sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyleri incelenmiştir. Bu çalışmada gelişmişlik endeksine göre yapılan değerlendirmede Samsun 32. sırada yer almaktadır. Samsun bölgemizde yer alan Trabzon, Rize ve Artvin illeri ile, diğer bölgelerden Kırıkkale, Kırşehir, Elazığ, Karaman gibi nispeten küçük sayılabilecek illerle aynı gelişmişlik düzeyinde bulunmaktadır.
TÜİK’in verilerine göre 2010 yılı itibariyle Samsun’daki yeşil kart sayısı 81 il içerisinde 179 376 yeşil kartlı ile 18'nci basamakta yer alırken; nüfusa göre (1 250 076) yeşil kartlı oranında 7 kişiden birinde yeşil kart bulundurarak Türkiye ortalamasının (7.8) üzerinde ve 37'nci basamakta bulunmaktadır. Bu durumdan anlaşılması gereken şudur; bu gün itibariyle Samsun’da yaşayan her 7 kişiden birinin başka bir sosyal güvencesi yoktur ve aylık geliri 253 TL nin altındadır.
Şehrimizdeki Cumhuriyet’in kazanımları olan azot ve bakır fabrikaları, tekel, sigara fabrikaları, liman işletmeleri, et-balık kurumu gibi fabrikalar ve kurumlar özelleştirme adı altında adeta kapatılmıştır. Çok yakında da şeker fabrikası özelleştirilecektir.Satarken bu kadar hızlı hareket edilebilirken yerlerine istihdam yaratacak tek bir yatırım imkanı yaratılamamış olması hazindir.
Görüleceği gibi Samsun gelişmişlik açısından istediğimiz ve olması gereken yerde değildir. Bunu söylerken Samsun’un daha fazlasını hak eden potansiyeli olduğunu ve bunu değişik sebeplerden dolayı iyi değerlendiremediğini söylemeye çalışmaktayım. Bu bakımdan Samsun her türlü imkanlarını gelişme ve kalkınma açısından değerlendirmek durumundadır. Bütün Samsun’luların günlük tartışma ve çekişmelerin dışına çıkarak tam bir Samsun’luluk bilinci içerisinde bu konuda yapabileceklerini yapması ve bir katkı vermesi kaçınılmazdır. Bu konuda Samsun’u idare edenlerinde üzerine çok önemli görevler düşmektedir.
H.E : Sizce Samsun’da tarım ne durumda?
ÖZYER: Bilindiği gibi ilimiz ülkenin iki büyük ve önemli ovasını içinde barındıran yegane ildir. Bunlardan Çarşamba Ovası’nın büyüklüğü 103 000 ha olup sulamaya elverişli alan 93 000 ha.dır. Bafra Ovası’nın büyüklüğü ise 80 000 ha olup, sulanabilir alan 62 000 ha.dır. Her iki ovanın da iklim şartları bir çok ürünün yetiştirilmesine uygun olduğu halde sulama ve drenaj eksikliği nedeniyle üretim sınırlanmaktadır.
DSİ planlamasında her iki ovadaki sulanabilir alanların çok az bir kısmı ele alınmış olmasına rağmen 15-20 yıldır tamamlanamamasının en önemli sebebi bütçeden yeterli ödeneklerin ayrılmamsıdır. Geçen süre içerisinde Samsun bu konuda yeterli kamuoyu oluşturup ödeneklerin artırılması hususunda başarılı olamamıştır.
Gerek tarım ve gerekse tarımsal sanayi ürünlerinin taşınması için her türlü hava, deniz, kara ve demir yolu imkanlarına sahip olan ilimiz bu açıdan son derece şanslıdır. Bu imkanlar ve artan üretimle birlikte tarımsal sanayi içinde bir potansiyel oluşacak ve yıllardır ülkemizde eksikliği duyulan tarım ve sanayi entegrasyonu sağlanabilecektir.
Ancak böylesine bir tarımsal potansiyele rağmen son 8 yılda tarımsal üretim maalesef giderek gerilemiştir. TÜİK’in verilerine göre Samsun için önemli 29 tarla, bahçe ve hayvansal ürünün üretim durumunu 2002 yılı ile mukayese ettiğimizde şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır; ele alınan 29 üründen 4 tanesinde 2002 ile mukayese edildiğinde artış gözlenmiş, 5 üründe önemli bir değişiklik görülmemiş, 2 ürün istikrarsız bir seyir izlerken 18 üründe ise önemli azalmalar görülmüştür. Bu durum Samsun için oldukça düşündürücü bir tablodur.
H.E : Son sözlerinizi alabilir miyiz?
ÖZYER: AKP iktidarı artık ülkemize ve ülke insanımıza yük olmuştur. Bu iktidar milletimizin birliği beraberliği ve kardeşliğini tehlikeye atmış hem etnik kimlik hem de inanç ekseninde kutuplaşmaya ve ayrışmaya sebep olmuştur. İnsanımız yorgun yılgın ve ümitsizlik içerisinde kıvranmaktadır. Bu gün ki iktidara artık tahammül etmesi mümkün değildir. Samsun’da ise bugüne kadar umut tacirliği ile insanımız aldatılmış ve uygulamalarla da ilçesinden iline köyünden merkezine gelemez hale getirmiştir. İşsiz gençlerimize her seçim döneminde yatırım vaadiyle ve istihdam ümidiyle nüfus cüzdanlarını toplayan iktidar mensupları yolun sonunu gördüğünde beş yıldızlı oteller vaadiyle konuyu geçiştirmeye çalışmaktadır.
Güzel bir söz var ;
Bir defa aldatılırsanız aldatanda kabahattir.
İkinci defa aldatılırsanız kabul edelim aldatanda kabahattir.
Üçüncü defa aldatılırsanız e artık aldananda da kabahat var demektir.
İnanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun ilk adımının atıldığı şehrin insanları üçüncü defa aldanmayacaktır. Samsunlu vatan evlatları yüreklerini ortaya koyacak tarihi yeniden yazıp Türkiye’ye ses verecektir.
H.E : Peki Çarşamba’ da yayınlanan Haber Expres Gazetesi ve okuyucularımız ile vatandaşlarımıza mesajınız var mı?. Samsun’ a mesajınız nedir? Ve bizler de böyle bir fırsat bularak sizleri Çarşambalı okuyucularımızla buluşturmaktan büyük bir gurur ve onur duyduk. Size yolunuzda başarılar diliyoruz.
ÖZYER: Aslınabakarsanızyerel basın denildiği vakit herkes Samsun’ da yayımlanan gazeteleri bilir. İlçelerde ki gazeteler hakkında çok fazla detaylı bilgi eksikliğinin var olduğunu biliyoruz. Ancak özellikle her dönemde yerel basın siyasetin, halkın, ilçe tarım ve ekonomisinin, asayişinin, eğitiminin nabzını tutan ve gerçekten kendi bölgesinde ki atmosferi mükemmel şekilde yönlendiren büyük bir güç. Çarşamba İlçemizde de günlük bir gazetenin ne zor şartlar altında görev yaptığını, bin bir emek ve zahmetle yayımlandığını şahsım olarak biliyorum ve sizlere imreniyorum. Çünkü yerel derken İlçeler bazında gazeteler çok zor şartlar altında hizmet veriyor. Sizler de bu zorluklara yılmadan mücadele veriyor okuyucuların gözü, kulağı ve hatta düşüncelerini yansıtarak beyinleri konumundasınız. Çarşamba ve hatta Samsun’ da edindiğim bilgilere göre Haber Expres Gazetesi sınırlarını aşmış durumda bulunuyor. Kimsenin önemsemediği ve ayakta duramaz dediği bu gazeteyi bu günlere kadar getirmeniz alkışlanacak ve övgülere methiyelere mazhar olacak bir gazete. Sizlere bu yoğun tempoda ve zor şartlar altında ki mücadelenizde başarılar diliyor, sizlere teşekkür ediyorum. Çarşambamıza ve halkımıza da saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Saygılarımla
HABER RÖPORTAJ: Ünal DALDAL – Emrah AKAR