Modern Türk mimarlığının zirvesi Anıtkabir'in gizemleri!
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir, mimarisinden süslemelerine kadar her unsuruyla Türk milletinin değerlerini yansıtan bir yapı olarak dikkat çekiyor. Yapımı yaklaşık dokuz yıl süren Anıtkabir, 10 Kasım 1953'te Ata'ya açıldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşının, vefatından 15 sene sonra geçici kabrinden taşındığı ebedi israhatgahı Anıtkabir, Aslanlı Yol'dan, tören alanına, anıt bloklarından mezar odasına kadar birçok anlamı içinde barındırıyor. İşte Anıtkabir'in şifreleri...
Sembol ve anlamlarla yüklü bir anıt
Rasattepe’de 750 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulan Anıtkabir; Aslanlı Yol, tören meydanı, mozole ve 10 kuleden oluşuyor. Yaklaşık 150 bin ton ağırlığındaki yapı, 907 metre yükseklikte konumlanıyor. Mozolenin iç duvarları en seçkin mermerlerle kaplanırken tavanları ise altın varaklı İtalyan mozaikleriyle süslendi.
Ata’nın kabri, 40 tonluk yekpare mermerden yapılan sembolik lahdin yaklaşık 7 metre altında, Selçuklu-Osmanlı kümbet mimarisiyle inşa edilen sekizgen mezar odasında bulunuyor. Burada Suriye’deki Caber Kalesi’nden, Kore’deki Türk Şehitliği’nden, Selanik’teki doğduğu evin bahçesinden, KKTC’den ve Türkiye’nin dört bir yanından getirilen topraklar harmanlanarak “vatan toprağı” oluşturuldu.
Aslanlı yol’un sırrı
Anıtkabir’in en etkileyici bölümlerinden biri olan 262 metrelik Aslanlı Yol’un sağında ve solunda yer alan 24 aslan heykeli, Oğuzların 24 boyunu simgeliyor. Aslanların çift hâlde bulunması “birlik ve bütünlüğü”, kedi gibi yatar pozisyonda olmaları ise “barışseverliği” temsil ediyor.
Aslanlı Yol’daki taşlar, Ata’nın huzuruna çıkanların “başlarının öne eğik” bir şekilde yürümelerini sağlamak amacıyla 5 santimetre çim boşluğu bırakılarak döşendi.
Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e nakli
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938’de vefat etti. Naaşı Türk bayrağına sarılı olarak Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda sergilendi. 16 Kasım’da ziyarete açılan salona, 17 Kasım gece yarısına kadar yoğun bir halk akını yaşandı; izdiham nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, 40’tan fazla kişi yaralandı.
Cenaze namazının bir camide kılınmasının dinen zorunlu olup olmadığı tartışmaları üzerine dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi ve Ord. Prof. Dr. Şerefettin Yaltkaya aynı görüşü dile getirdi: Cenaze namazı vatanın her köşesinde kılınabilirdi. 19 Kasım 1938’de cenaze namazı Dolmabahçe’de Prof. Yaltkaya tarafından kıldırıldı. Atatürk’ün naaşı, 15 yıl boyunca Etnoğrafya Müzesi’nde muhafaza edildi. 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledilerek İslami usullere göre kefenlenip yüzü kıbleye gelecek şekilde defnedildi.
Anıtkabir için yer arayışı ve proje yarışması
Atatürk’ün vasiyeti olmaması nedeniyle defnedileceği yer uzun süre tartışıldı. Alternatifler arasında Çankaya, Ankara Kalesi, Gençlik Parkı ve Atatürk Orman Çiftliği yer aldı. Sonunda, Rasattepe'nin Ankara’nın merkezinde “şehir tarafından kucaklanan bir yıldız” gibi durduğu belirtilerek Anıtkabir’in burada yapılmasına karar verildi.

1 Mart 1939’da yer seçiminin ardından proje yarışması açıldı. Önce yarışmaya yalnızca Avrupalı mimarların katılması kararlaştırıldı ancak kamuoyundan gelen yoğun tepki üzerine karar değiştirilerek yarışma uluslararası hâle getirildi.
Toplam 47 proje yarışmaya katıldı: 27 yabancı, 20 Türk mimarından…
Tarafsız jüri, üç projeyi ödüle değer buldu:
Alman Prof. Johannes Kruger
İtalyan Prof. Arnoldo Foschini
Türk mimarlar Emin Onat ve Orhan Arda
Jürinin teknik değerlendirmesi ve hükümetin değerlendirmesi sonucunda, Türk mimarların projesi araziye uyumu ve millî karakteri nedeniyle seçildi. Onat ve Arda'nın projede önerilen değişiklikleri yapmasının ardından tasarım 1943’te kesin olarak kabul edildi.
Anıtkabir’in mimarisi
Emin Onat, Anıtkabir’in modern Türk mimarlığının ruhunu taşıdığını şu sözlerle anlatmıştı:
“Ata’nın Anıtkabirini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedi bin yıllık bir medeniyetin rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.”
Mozolenin sade fakat etkileyici mimari dili, barölyefler ve kulelerdeki Selçuklu çadır mimarisi yorumları anıtın karakterini oluşturuyor.



