Liderleri teşkilatlandırma projesi
Türk Kızılayı Genel Başkan Baş Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, 'Bilim, depremin ne büyüklükte ve ne şiddette olacağını bilir ama ne zaman olacağını bilemez' dedi
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türk Kızılayı işbirliğinde "Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi" kapsamında Samsun'da bilgilendirme toplantısı yapıldı. Samsun il merkezi ve ilçelerinde projenin hedef gruplarından olan müftülere, müftü yardımcılarına, din hizmeti uzmanlarına afetlerde toplum liderlerinin rol ve sorumlulukları ile afetlerden korunma bilinci konularında Türk Kızılayı Genel Merkez ve Samsun Şube Başkanlığı koordinesinde bilgilendirme semineri verildi. Samsun Müftülüğü Konferans ve Eğitim Salonu'nda yapılan toplantıya konuşmacı olarak katılan Türk Kızılayı Genel Başkan Baş Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, bilimin, depremin ne zaman olacağını bilemediğini söyledi.
Seminere katılanlara deprem ve koruma bilinci hakkında bilgiler veren Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara, "Bir depremin ne zaman olacağını söylemek mümkün değildir. Depremlerin önceden belirlenmesi demek, bir depremin nerede, ne zaman ve ne büyüklükte olabileceğini söyleyebilmek demektir. Bilim bir depremi nerede ve ne büyüklükte olacağını söylüyor ama maalesef ne zaman olacağını söyleyemiyor. Dolayısıyla bu gerçeği toplumla paylaşacaksınız. Depremi önceden tahmin edebilmek için, karıncaları takip edenler var,
bulutları takip edenler var. Bunların hiçbiri bilimle ilgisi yoktur. En sonunda bir Azerbaycanlı bilim adamı sözde depremleri önceden belirleyen bir alet yapmış. Toplum 17 Ağustos öncesinde ne kadar sorumsuz yaşamışsa aynı sorumsuzluk içersinde yaşamaya devam etmek istiyor. Yani birileri kalksın, bir depremin ne zaman olacağını söylesin, biz de kalkıp dışarı çıkalım ama kötü binalarda yaşamaya devam edelim, evimizin içindeki eşyaların bize zarar vermeyecek düzene getirmeyelim. Dolayısıyla topluma aşılayacağımız en önemli bilgi budur" diye konuştu.
Depremlerin önceden belirlenmesi ile erken uyarıların birbirine karıştırıldığını ifade eden Işıkara, "Erken uyarı, bir deprem iki dalga üretir. Yıkan ve hasar yapan ikinci dalgadır. Birinci dalga 6-8 km saniye hızla yayılır ve kayda ilk gelen bu dalgadır. Depremin oluş yeri ile yerleşim yeri arasındaki mesafe çok önemlidir. Örneğin, depremin oluş yeri yerleşim yerinden 120 km uzaklıkta, birinci dalga altı km hızla yayıldığı için 20 saniye sonra ikinci dalga geliyor anlamına gelir. Dolayısıyla siz 20 saniye içersinde bazı önlemleri alabilirsiniz. Bazı ülkelerde ikinci dalganın gelmesi 1 dakikaya kadar çıkabiliyor. Fakat, Türkiye bu konuda çok talihsiz. Çünkü deprem üreten odak ile yerleşim yerleri arasındaki mesafe çok az. Bunun için bize yararı yok ama işyeri yangınlarını önlemek için yüksek gerilim hatları kesilebilir, otomotiv sanayinde robotlar durdurulabilir gibi önlemler alınabilir. Hayvanlar deprem öncesinde huzursuz olmaktadır. Çünkü kulak yapıları çok farklıdır. Aynı zamanda fay hattındaki sesi algılıyor. Fay hattındaki duyduğu o ses hayvanda bir huysuzluk oluşturuyor ve gelişigüzel sağa sola koşuyor veya kaçıyor. 1900 ila 2000 yılları arasında Türkiye'de 4.0 şiddetinden büyük 9 bin 200 adet deprem oldu. 5 günde bir 4.0 ila 4.9 şiddetleri arasında Türkiye'de deprem olabilir. 5.0 ila 5.9 şiddetinde de ayda bir deprem olabilir. 6.0 ila 6.9 arasında da yılda bir kere Türkiye'de deprem olabilir" şeklinde konuştu.