İsrail'in istikrarsızlaştırma çabaları
Türkiye Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Ahmet Arda Şensoy, İsrail'in son saldırılarının Suriye'nin bütünlüğüne verdiği zararları ve birlik arayışının önündeki engelleri kaleme aldı.
Suriye'nin güneyinde son bir haftada yaşanan gelişmeler, 14 yıllık bir iç savaştan ve Esed rejimi gibi bir azınlık diktatörlüğü tecrübesinden geçmiş ülkenin karşı karşıya olduğu sayısız sorunun son yansıması olarak öne çıkıyor. Pazartesi günü Suriye'nin güneyinde Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süveyda kentinde Dürzi milisler ile Bedevi kabileler arasında başlayan çatışmalar, Şam yönetiminin olayları sonlandırmak amacıyla müdahale bulunmasıyla farklı bir boyuta ulaştı. Şehre giren Suriye ordusuna Dürzi milislerin saldırılarının artması ve sonrasında İsrail'in de Dürzileri koruma bahanesiyle Suriye'de hava saldırıları gerçekleştirmesiyle kriz Suriye'de zaten kırılgan olan istikrar ortamının ciddi bir tehlike altına girmesine sebep oldu. Buna bir de Dürzi unsurlar içerisinden İsrail'le yakın ilişkilere sahip milislerin Bedevilere yönelik katliamları eklendiğinde konu etnik ve mezhepsel bir çatışma hüviyetine bürünerek daha da derinleşti. Tüm bunların ışığında Suriye'de iç savaştan bakiye kalan sorunların ve özellikle İsrail'in çeşitli bahanelerle düzenlediği hava saldırılarının ülkedeki birlik ve istikrarın önünde en büyük engel olarak ortaya çıktığı bir düzlem oluştu.
Yaşanan yerel çatışmaların Suriye'nin zaten oldukça kırılgan istikrarını tehdit eder noktaya gelmesi ise İsrail'in saldırılarıyla oldu. İsrail bir yandan Suriye ordusuna saldırılarını sürdürürken diğer yandan Şam'daki devlet kurumlarını hedef alarak uzun yıllardır bölgede uyguladığı terör ve işgal politikalarının son örneğini göstermiş oldu. Ancak bu noktada, İsrail'in Suriye'de karadan işgalini artırırken havadan yaptığı saldırılar ve Dürzilere verdiği destekle ne yapmaya çalıştığı önemli bir nokta olarak öne çıkıyor.
İsrail, uzun yıllardır devam eden işgal ve katliamlarının bir devamı olarak Suriye'nin Esed rejimi sonrası istikrara kavuşmasını istemiyor. Halkın çoğunluğuna dayanan, ekonomik toparlanma yoluna girmiş ve toprak bütünlüğünü sağlamış bir Suriye, İsrail için en kötü senaryo olarak görülüyor. Merkezi otoritenin zayıf olduğu, düzenli bir orduya sahip olmayan, terör örgütlerini ve silahlı unsurları kontrol edemeyen bir Suriye ise İsrail için ülkeye istediği an müdahil olabilme ve bu ülkeden gelecek tehditleri ortaya çıkmadan engelleme fırsatı sunuyor. Dolayısıyla İsrail, Ben-Gurion Doktrini olarak da adlandırılan çevre doktrini ekseninde Suriye'de Dürziler ve PKK/YPG gibi azınlık ve terör unsurlarını destekleyerek Şam'ın gücünü kırmayı hedefliyor.
Bakmadan Geçme