Benim için çok önemli ve aslında toplum için, aile düzeni için önemli bir konuyu gündeme taşımak istiyorum. Tv’lerde oynayan ve sinemalarda vizyona giren filmlerden bahsetmek istiyorum. Şahsım sinema eleştirmeni değilim. Sadece vicdanımın sesi ile bu konuya değinmek istiyorum. Ben işin ahlaki boyutuyla ilgileneceğim.

Önce TV kanallarında toplumu yıpratıcı, aile ortamını yıkıcı ve yıpratıcı filmlerden bahsetmek istiyorum. Bu filmleri şu an ev ortamında kadınlı erkekli herkes izliyor. Konuları ise ihanet, hırs, entrika ve cinsellik… Peki bu konuların hangisinin bizim töre ve aile yaşantımızda yeri var? İnsanlar birbirini aldatıyor. O ondan hamile, o başkasından hamile kalıyor. Sevgilileri değiştirmeler, ne idiğü belirsiz, ahlaksız görüntü ve örnekleri yaşıyoruz. Ben bu konuları birkaç kez dile getirdim. RTÜK denilen denetleyici kurum bu konulara neden el atmıyor? Anlamış da değilim. Peki bu dizilerin topluma yansıması ne kadardır? Sadece film deyip geçmeyin. Bu yaşantıları örnek alan, böyle yaşamak isteyen çok insanın olduğunu biliyor musunuz? Ailelerden boşanma, intihar ve kadın cinayetleri… Acaba bunlar neden oluyor dersiniz? İşte TV dizilerinin topluma yansımasıdır. Türk toplum ve aile yapısının temeline dinamit koyulmaktadır. Bizler toplum olarak fazla okumayan, araştırmayan bir toplumuz. Bu yazdıklarımın ne boyuta gideceğini anlamakta zorluk çekmektedir. Belki bana gerici, anlayış yoksunu da diyebilirler ama önemli değil, biz doğruları söylemekle mükellefiz diyorum. Din ve vicdan boyutunu düşünürsek işimizin harap olduğunu söyleyelim. Şu an bütün TV’lerde ya duygu sömürüsü var yada ihanet ve cinsellik. Hepsi de Türk toplumuna ters yayınlardır. Şahsım toplum bilinç uzmanı da değilim ama bu sıkıntıların devamı olduğu sürece toplum da yozlaşma, cinayetler, ölümler, boşanmalar daha çok olacaktır. Bir uyarı ve ikaz bölümünde olmamız gereği görevimizi yapalım diyorum.

Gelelim, yukarıda anlattım. Sinema eleştirmeni değilim. Şu an vizyona giren sinema filmlerinin bir çoğu da ahlaken ve vicdanen bize ters filmlerdir. Cuma günü akşamı vizyona giren Bizans Oyunları adlı bir Türk sinemasını izleme imkanım oldu. Tam bir rezillik. Yönetmen Gani Müjde. Kurtlar Vadisi’nin Memati’sinin başrolündeki bu film cinsellik ve rezillik üzerine kurulmuş bir hayal ürünü film. Konu ve topluma mesaj verecek hiçbir yönü olmayan bir film. Türk sineması yıllardır Dünya sinemalarını yakalayamamış sadece uyduruk konular ya da komedi ve cinsellik içerikli olmuştur. Eski filmler aşk ya da macera, 80’li yıllar pornografik, daha sonraları dışarıya özenti konulu filmler olmuştur. Yani başından sonuna kadar Türk toplumuna ters, aile ortamına ters yapıtlar yapılmıştır. Bu konunun acilen incelenmesi, bu konular hakkında araştırmalar yapılması gerekmez midir? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ve RTÜK’ün bu konuları gündeme alması gerekmez midir? Toplum sağlığı açısından, ataerkil ailenin yani çekirdek ailenin yıpratılmaması, yıkılmaması açısından yukarıda bahsettiğim konular önemli değil midir? Bu hassasiyeti benden başkası görmüyor mudur derim. Yozlaşan toplum olma yarışında ilerliyoruz. İslam ahlakı ve kültürü, toplumumuzdan bu dizi ve sinemalar sayesinde ortadan kaldırılmaktadır. Ben şahsen sinema ve filmlere karşı değilim. Sadece işlenen temaların yanlışlıklarına karşıyım diyorum. Kendimizi sinema konusunda geliştiremediğimizin ve bazı dış odaklara malzeme olduğumuzun isyanındayım. Bugün Amerika’da ve Avrupa’da sinema endüstrisi ve ekonomisi bazı ülkelerin bütçeleri kadardır. O kadar gelişmiştir. Bizde onların yansımaları mevcuttur. Bu sinema ve TV filmlerinin dini, ahlaki boyutları gözetilerek yapılması, film yapımcılarına bu konunun dikta ettirilmesi şarttır. TV filmlerinin ve sinema filmlerinin toplumu yozlaştırdığı, ahlaken çöküntüye uğrattığını düşünüyorum. İnsan iradesinin zayıf olduğu noktalara hitap eden konular işlendiğinden, ekonomik ve maddi boyutlarda, ruhen ve ahlaken de insanlar zarara uğramaktadır. Belki bu konu, insanların umursamazlıklarına gelse de aslen çok önemlidir diyorum.