Türkiye, tarımsal üretim potansiyeli açısından zengin bir ülke. Dört mevsimi yaşayan, bereketli topraklara sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Ancak son yıllarda tarımsal üretimde ciddi sıkıntılar baş gösterdi. Girdi maliyetlerinin artışı, su kaynaklarının azalması ve genç nüfusun tarımdan uzaklaşması, sektörün en büyük çıkmazları arasında.
Kendi Toprağında Yabancı Olmak
Eskiden köyler tarımın merkeziydi, şimdi ise gençler köyden kente göç ediyor. Tarım arazileri ya boş kalıyor ya da betonlaşmaya teslim ediliyor. Tarlada çalışan nüfus giderek yaşlanıyor. Bugün Türkiye’de çiftçilerin yaş ortalaması 55’in üzerinde. Peki, 20 yıl sonra kim ekecek, kim biçecek?
Bu sorunun cevabı, tarımın yeniden cazip hale getirilmesinde yatıyor. Gençler için tarımı teknolojiyle buluşturan, gelir garantisi sunan modeller geliştirilmezse, ithalata bağımlı bir tarım politikası kaçınılmaz olur.
Su Gidiyor, Tarım Bitiyor
Kuraklık ve su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı da tarımı tehdit eden bir diğer büyük sorun. Türkiye su fakiri olma yolunda hızla ilerliyor. Tarımda geleneksel sulama yöntemleri hâlâ yaygın. Damla sulama gibi modern teknikler teşvik edilmeli, hatta zorunlu hale getirilmeli. Aksi takdirde, elimizdeki su kaynaklarını hoyratça tüketmeye devam edeceğiz.
Çiftçinin Ürettiği Para Etmiyor
Bir diğer kritik mesele, çiftçinin kazancı. Mazot, gübre, ilaç gibi girdiler sürekli zamlanıyor, ama çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Tarımda fiyat istikrarı sağlanmalı, üreticiye doğrudan destekler artırılmalı. Ayrıca, aracılar yerine üreticinin doğrudan pazara ulaşmasını sağlayacak kooperatifler güçlendirilmeli.
Çözüm: Planlı Tarım ve Destekleyici Politikalar
Sorunlar belli, peki çözüm ne? Öncelikle, tarımsal üretim plansız bir şekilde yürütülemez. Hangi bölgede ne ekileceği, hangi ürüne ne kadar ihtiyaç olduğu önceden belirlenmeli. Çiftçiye uzun vadeli destekler verilmeli ve tarımda teknoloji kullanımı teşvik edilmeli.
Özetle, tarımı ayağa kaldırmak için bir zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Eğer bu değişimi sağlayamazsak, soframızdaki her lokmanın maliyeti katlanarak artacak. Ve belki de bir gün, kendi topraklarımızda yetişen ürünleri ithal eder hale geleceğiz. İş işten geçmeden harekete geçmek şart.