Furkan Eren Özdemir

Furkan Eren Özdemir

SANDIKSIZ TÜRKİYE

SANDIKSIZ TÜRKİYE

31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nin gerçekleştirilmesinin üzerinden yaklaşık bir buçuk aylık bir süreç geçti.

Geçen bu zaman diliminde Türk siyasetinin en uç diyaloglarına tanık olduk.

Yerel seçimlerde Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı muhalefetin yönetimine geçerek,  AKP tarihinin en ağır mağlubiyetini aldı. Her ne kadar AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, seçim sonuçlarını alınan belediye sayıları ve oy oranları üzerinden makyajlamaya gayret etse bile kendisi de bu gerçeğin farkındadır.

Sayın ERDOĞAN’ın da “topal ördek” benzetmesiyle aslında kabullendiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları ve sandık kurulu üyelerinin bulunduğu ileri sürülerek oylamalarla alakasız bir gerekçeyle iptal edildi.

Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları ve sandık kurulu üyelerinin belirlenmesinin, yarışan adaylar ve siyasi partilerle ilgisinin bulunmamasına rağmen faturası maalesef bu kadroların belirlenmesinden sorumlu olan YSK’ya kesilmedi.

Kamu görevlisi olmayan sandık başkanları ve sandık görevlilerinin görev aldığı sandıklarda gerçekleştirilen İlçe Belediye Başkanlığı Seçimleri, Belediye Meclis Üyeliği Seçimleri, Muhtarlık Seçimleri, Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yapıldığı aynı sandıkta hatta aynı zarfta bulunmasına rağmen iptal edilmedi.

Hasta olan Türk hukuk sistemini yoğun bakıma kaldıran bu kararda yer alan çelişkili detay Türk milletini hiç şüphesizdir ki endişeye sevk etmiştir.

*

17 yıllık iktidarı süresince seçimlerin kusursuzluğu ve sandıkların güvenilirliğine vurgu yapan AKP yetkilileri ilk kez bir seçimde oyların çalındığını iddia etmektedir.

YSK’nın iptal kararını takdirle karşılayan ancak “oyların çalındığı” şeklinde yaptıkları açıklamalarla YSK’nın iptal gerekçesini yalanlayan AKP yetkilileri, 16 Nisan 2017 Referandumu’nda oy sayımları devam ederken kanuna aykırı şekilde verilen “mühürsüz zarfların” geçerli sayılması kararını unutarak, mahşer-i vicdanı en ağır şekilde yaralamıştır.

17 yıllık AKP iktidarları döneminde ölü seçmen, 16 Nisan Referandumunda alınan mühürsüz zarfların geçerliliği kararı gibi tecrübelerle sandığa olan itimadını kaybeden vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu sandığa gitmeyecek noktaya gelmişti.

İktidarı boyunca “Millet İradesi”, “Sandık Kararı” gibi mottolara vurgu yaparak seçmenini sandığa gitmeye teşvik eden ve demokrasinin varlığına sıkı sıkıya bağlayan AKP hükümeti, 31 Mart seçimleriyle birlikte daha önce kullanılan ifadelerine aykırı olarak kendi seçmenine de sandıktan oy çalınabileceği, seçimlerin güvensizliği algısını yerleştirmeye başlamıştır.

AKP yetkililerinin ve seçmeninin ellerindeki güce ve yetkiye dayanak olarak gösterdiği tek adres daima sandık sonuçları olmuştur.

17 yıllık siyasi karnesinde “galibiyet” üstünlüğü bulunan AKP, ilk kez kaybettiği İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin adil olmadığını öne sürerek sandığı itibarsızlaştırma yolunu seçmiştir.

16 Nisan 2017 Referandumu’nda “Hayır” oylarının önde çıktığı ve bugün aynı büyükşehirlerde belediyeleri de kaybeden AKP, aslında ilk mağlubiyetini referandum da almıştı.

Referandum da “Hayır” tercihinin önde olduğu o şehirlerde (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi) çıkan sonuçlara Türkiye genelinde %51 ile “Evet” oylarının önde çıkması sebebiyle itiraz etmeyen ve dikkate almayan iktidar partisi, bugün bu şehirlerin ve özellikle İstanbul’un kaybedilmesini kabullenememektedir.

16 Nisan Referandumunda İstanbul halkının %51’inin “Hayır” tercihine Türkiye geneli sonuçlardan memnuniyet duyması nedeniyle o gün itiraz etmeyen isimler, yerel seçimlerde İstanbul’un kaybedilmesinde şaibe aramaktadır.

Yıllardır muhalefetin vurguladığı ve iktidarı uyardığı seçim ve sandık güvenliği hususunun bugün iktidar tarafından “sandığa itibar kaybettirecek” şekilde ele alınması önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de gerçekleştirilecek olan seçimleri de zan altında bırakmaktadır.

Demokratik teamülleri kendileri için bir dayanak olarak kabullenen toplumlarda, demokrasiye olan inancın bütünüyle tahrip edilmesi durumunda derin toplumsal ayrışımlar ve marjinal refleksler kaçınılmaz olur.

AKP iktidarının yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine “oy hırsızlığı” yapıldığı iddiasına sarılarak hazırlanması, 13 bin oyu aşkın bir farkla kazanan Ekrem İMAMOĞLU’nun yenilenen seçimde daha fazla oy farkıyla seçimleri kazanması durumunda AKP seçmeninde “daha fazla çalarak kazandı” algısını oluşturacaktır ve bu algı AKP seçmeninin sandığa olan güvenini tahrip edecektir.

*

AKP yetkililerinin “oy hırsızlığı” iddiasına sarılmaları kendilerine seçim kazandırmayacağı gibi kendi seçmenlerinin sandığa olan güvenini sarsacaktır. Toplumun azımsanamayacak bir bölümünün sandığa ve demokrasiye olan inancının ortadan kaldırılması durumunda, önümüzdeki dönemlerde AKP’nin iktidarı demokratik olarak kaybetmesi halinde toplumun azımsanamayacak bir bölümünde toplumsal bir infialin oluşmasına zemin hazırlanacaktır.

Seçmene “AKP ancak oylar çalınırsa kaybeder” şeklinde dezenformasyona dayalı bir algıyı yerleştirmek, yaralanan Türk demokrasisini öldürdüğü gibi toplumsal birliğe zarar verebilecek onarılamaz sonuçlar doğuracaktır.

 *

İktidar partisinin ve sayın ERDOĞAN’ın kullanılan bu riskli dilde ve argümanda ısrarcı olması durumunda akıllara iki soru gelecektir.

- 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri, 16 Nisan 2017 Referandumu ve 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri sonuçlarıyla birlikte kaçınılmaz çöküşü fark eden iktidar, önümüzdeki dönemde muhalefetin kazanacağı iktidarı itibarsızlaştırmaya mı çalışıyor?

Yoksa,

 

- İktidar seçmeninin sandığa olan güveni ortadan kaldırılarak, muhalefet seçmeni de demokrasiye olan ısrarı noktasında yıldırılarak, bütünüyle Türk toplumu psikolojik olarak “sandıksız bir Türkiye’ye” mi hazırlanıyor?

İki sorudan herhangi birinin cevabının “Evet” olması, son yıllarda iktidar partisi tarafından seçim kampanyalarının argümanı olarak ısrarla vurgulanan Türk devletinin ve Türk milletinin bekasını gerçek anlamda tehlikeye atacak neticelere yol açacaktır.

*

Başlığı “Sandıksız Türkiye” olarak belirlememin sebebi ise sandıkta sonuçlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin YSK eliyle “masada” iptal edilmesine vurguda bulunmak içindir.

*

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Esen kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Furkan Eren Özdemir Arşivi