ÖMRÜNÜ ANADOLU BASININA VE EDEBİYATA ADAMIŞ YÜREĞİ YÜCE BİR SANAT ADAMI: Kerim ÖZBEKLER…

ÖMRÜNÜ ANADOLU BASININA VE EDEBİYATA ADAMIŞ YÜREĞİ YÜCE BİR SANAT ADAMI: Kerim ÖZBEKLER…
Kolay değil. Tam 50 yıldır icra etmekte olduğu gazetecilik mesleğinin yanında yazarlık ve şairlik yapmış bir gönül insanı Kerim ÖZBEKLER.

Sanat yaşamı içinde koskoca 50 yılı geride bırakan bir sanat adamıyla söyleşi yapınca, ister istemez o söyleşi uzayıp gidiyor. Okuyacağınız röportaj kendisiyle sanat adına konuştuklarımızın belki de yüzde biri. Keyifli, dolu dolu, nalına da mıhına da dokunduğumuz dobra dobra cevaplarla bezenmiş bir röportaj sizleri bekliyor değerli okuyucularımız.

Remzi ÖZKAN: Değerli hocam, Gazeteci-Şair ve Yazar Kerim Özbekleri kendi ağzından tanıyalım mı? Ne dersiniz?

Kerim ÖZBEKLER: 01 Kasım 1951 tarihin-de Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde dünyaya geldim. Ortaokul ikinci sınıfta okurken Adana'da Hizmet Dergisi diye bir dergi çıkıyordu. Buraya temsilci arıyorlardı. Müracaat ettim, bana kimlik kartı gönderdiler. Aradan 6 ay kadar bir zaman geçti. Hürriyet Gazetesi'nin bazı bölgelerde muhabir aradığını öğrendim. Hizmet Dergisi içine evrakları çift yaptırmıştım. Çift yaptırdığım dokümanları Hürriyet Haber Ajansı'nın verdiği adrese postaladım. 1 ay sonra adresime kimlik kartı göndermişler, muhabirliğine başladım. O zaman 14 yaşında idim. Babam, Nazilli Sümerbank Bez Fabrikası’nda çalışıyordu. Evli, 7 çocuk babası 600 lira aylık alıyordu. Ben 2-3 ay boyunca haber bulup gönderiyorum, bir türlü yayınlanmıyor. Bu sefer haberleri Hürriyet Gazetesi'nin Ankara ve İstanbul bürolarına göndermeye başladım. Aradan bir süre geçtikten sonra İzmir Bölge Müdürü aradı. Haberleri İzmir'e göndermem gerektiğini söyledi. Ankara ve İstanbul'a haber gönderdiğim kendisine ulaştırılmış her halde. Otobüsle göndermem gerekiyormuş. Henüz çocuk yaşta olduğum için bunun nasıl olacağını bilmiyordum. Kısa bir süre sonra İzmir'de yayınlanan Yeni Asır Gazetesi'nin Nazilli Bürosu Temsilcisi Selçuk Özata bana ''Benim işlerim çok, gazete ile fazla ilgilenemiyorum. Gel ortak çalışalım, paraları kırışırız.'' deyince onunla çalışmaya başladım. Özata, benim bulup geldiğim haberleri gazeteye gönderiyordu. 1 ay sonra bana gelen paranın yarısını vermedi. Kullanıldığımı fark etmiştim ama orada otobüsle İzmir'e nasıl haber gönderileceğini öğrenmiştim. Bu arada Nazilli garajından İzmir'e giden otobüs şoförüne haber zarfını veriyor, aracın kaçta kalktığını ve plakasını Hürriyet Gazetesi İzmir Bürosuna bildiriyordum. Böylece haberler Hürriyet Gazetesi'nde yer almaya başladı. 700-800 lira gibi bir para da elime geçiyordu, Yeni Asır'ın zarflarını da ben gönderiyordum ve aynı şekilde otobüsün kalkış saati ile plakasını da oraya bildiriyordum. Yeni Asır'da plakayı alan kişi 1-2 defa bana kim olduğumu sordu. Kendi temsilcilerinin niçin bu işle ilgilenmediğini sordu. Ben de onun işlerinin çok olduğunu izah edince, Yeni Asır Gazetesi birkaç haberi benim adımla yayınladı ama bunda benim bir suçum yok. Özata, bu duruma kızdı. 1 ay içinde ayrıldık. Ben ona 1 ay bedava çalışmış oldum. Uzat-mayalım, bu olaydan sonra hızlı bir yükseliş içine girdim. Günaydın-Milliyet-Tercüman-Anadolu Ajansı-Türk Haberler Ajansı vb. gibi birçok gazete ve haber ajansının muhabirliği bana verildi. Bu arada ortaokul 3. sınıfta iken bir gün okul müdürü beni çağırıp ''Oğlum senin adın Kerim Özbekler değil mi?'' diye sordu. ''Evet'' deyince, Hürriyet Gazetesi Ege İlavesi'nde yer alan 3 haberde adımın geçtiğini belirterek ''Bu sen misin, kimlik kartın var mı?'' diye sordu. Benim olduğumu öğrenince kartı elimden aldı, ben de elinden alarak kartı başkasına vermemizin yasak olduğunu söyledim. Kısa süre içinde kimlik kartını iade etmemi istedi, ben kimlik kartını iade etmedim. Okulu bıraktım, askerliğimi Sivas'ta yapmaya gittim. Yolda yürürken bir baktım, Sivas haberlerini sık sık çeşitli gazetelere gönderen Yücel Yönal levhası ile karşılaştım. Fotoğrafçılık yapıyormuş. İçeri girip tanıştım. Bana ''Ben de seni 50-60 yaşında birisi sanıyordum.'' Dedi. Üzerinde benim gibi 5-6 gazete ve haber ajansının kartını taşıyordu. Daha sonra bazı mahalli gazetecileri o gazete ve ajansların muhabiri olmasını sağladım. Ben orada iken Aşık Veysel vefat etti. O haberi de benim Günaydın Gazetesi muhabiri olmasını sağladığım kişi geçti. Bu haberden dolayı da kendisine iyi bir para ödenmiş. Askerlikten sonra Nazilli'ye dönünce 1972 yılında 9 ay Sümerbank Bez Fabrikası'nda çalıştım. Çok az para alıyordum. 600 lira gibi. Fabrikadaki ilk istifa dilekçesini verip ayrıldım. Yenipazar-Kuyucak ve Bozdoğan İlçelerinde haftalık birer gazete çıkarmaya başladım, 1980'de ihtilal olunca gazeteleri kapattım. Çünkü ilanlar durdurul-muştu. Kitap yazımına başladım. 17 kitap yazıp yayınladım. Bu kitapları 30-35 vilayetteki kitapçılara dağıtmaya başladım ama para toplaması çok güç oluyordu. Gelir, gideri karşılamıyordu. Paraların çoğu ulaşım, yemek ve otele gidiyordu. Kitapçılar, ödemeleri zamanında yapmıyordu. 1999 yılında emekli olunca birdenbire bütün işleri bırakıp inzivaya çekildim, Avukat-Yazar-Şair Osman Üçer bir gün beni tahrik edip bilgisayar almamı sağladı. Bilgisayarı aldığım ilk yıllarda, hiçbir şey bilmiyorum. Ofisime gelip giden 13-14 yaşlarındaki çocuklar bana bilgisayarı öğretti. Sonunda sadece gazeteci-yazar-şair ve edebiyatçılara faydalı olacak çalışmalar yapmaya karar verdim.

Remzi ÖZKAN: 50 yıldır okullarda sürdürdüğünüz çok önemli bir proje var, bu projeniz hakkında bilgi verir misiniz sayın hocam?

Kerim ÖZBEKLER: Benim Millî Eğitim Bakanlığı'nın ayda bir yayınladığı 2112 sayılı Tebliğler Dergisi'nde 4 kitabımın okullara tavsiye edilmesi üzerine ben ilkokul-ortaokul-lise ve bazı yüksek o-kullara girip çıkmaya başladım, gerçi tavsiye edilmeden önce de öğretmenler benim kitaplarımı öğrencilerine aldırıyorlardı ama tavsiyeden sonra ben İzmir’deki Doğruluk Matbaası'nda 4 kitabımdan 5.000'er adet bastırarak Ege ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki illere yayılmaya başlamıştım. Bir günde bazen 4-5 il ve ilçeyi geziyor, 50-60 okulu ziyaret ediyordum. Çoğu öğretmene faydalanması için kitap veriyor, bazen fakir çocuklara kitap armağanında bulunuyordum. Bir ara farklı okullarda 70 kadar kitap üzerine konferanslar da verdim. Okul müdürleri ve öğretmenler, bazen bana ''Biz 5 dakika konuşacağız, öğrenciler bizi dinlemiyor. Siz 1 saat konferans veriyorsunuz, her-kes put gibi sizi dinliyor. Bu işin sırrı nedir? Bize de anlatır mısınız?'' diye soruyorlardı. Anlatıyordum, bu dolaşmalar sırasında bazı köy okullarına ulaşamadığımı fark kettim. 10 yıl içinde 10.000 okula kitap bağışında bulundum. Sanıyorum bu kadar kitabı, bırakın Türkiye'yi dünyada bağışlayan 2. bir yazar yoktur. Bu iş, sonunda kitapla da kalmadı. Ben her yıl okul çocuklarına defter-kalem-harita-cetvel-kitap-kâğıt vb. gibi ürünleri dağıtmaya başladım. Bu işler, ben ölünceye kadar sürecek.

Remzi ÖZKAN: Değerli hocam, memleketin dört bir tarafında düzenlenen şiir etkinliklerinde sahne alıyor ve o güzel şiirlerinizi yorumluyorsunuz. Sizce şiirin, dört duvar arasından çıkıp tıpkı konser etkinlikleri gibi meydanlara taşmasının Türk Şiirine ve şairlerimize artısı olur mu? Bu konudaki düşüncenizi öğrenebilir miyiz?

Kerim ÖZBEKLER: Türkiye’deki insanların TV'lerde sık sık görünen şairlere veya kişilere özel bir zaafı var. Örneğin biz, Nazilli'de yıllardır ''Edebiyat Festivali'' yapıyoruz. Türkiye'de önemli görevler üstlenmiş birisi geldiği zaman 300 kişilik salonun bazen yarısı boş kalıyor, bazen de bir bakıyorum 50 metre kuyruk var. Ben stantta sürekli olarak ücretsiz gazete-kitap-dergi-defter-kalem vb. gibi ürünler dağıttığım için konferansları izleyip yanıma gelen Emekli Öğretmen Muzaffer Bey'e ''Hocam, yukarıda kim var? Bu çocuklar niçin yine 50-60 metre kuyruk oluşturdu?'' diye sorduğumda şairin adını söyleyip 1-2 saattir ezberden aşk şiiri okuduğunu söylüyor. Söylediği isim İstanbul'da TV'lere sık sık çıkan birisi oluyor. Oysa taşrada da çok güzel şiir yazan şairlerimiz var ama bana kalırsa biraz hareketsiz kalıyorlar. Bu arada kitap fuarlarında da şiir etkinlikleri oluyor. Bu etkinlikler çok olduğu için, bunları 40-50 kişilik bir grup ancak izliyor. Bizdeki yazar ve şairlerin çoğu pasif. Mesela bir örnek daha vereyim: Adam şiir kitabı bastırmış, kitap fuarında okuyucularına kitap imzalıyor. Kartvizitini istiyorsun, yok. Bunu bazen yayınevi sahiplerinde de görüyorum. Yayınevi sahibi, birçok yazarın ve şairin kitabını basmış ama 150-200 lira harcayıp kartvizitini bastırmamış. Bastırmış, üzerinde mutlaka bazı bilgiler eksik. Hiçbir kimse profesyonelce çalışmıyor. Ben kendi kitaplarımın dağıtımını yaparken, bazı yazar ve şairlerin de kitaplarını ücretsiz olarak kitap tanıtımı yapan yazarlara ulaştırıverirdim. Bu yolla, yol almış çok sayıda yazar ve şairimiz de var. Bir başka konu şu: İstanbul Beyazıt Meydanında aslen Trabzonlu olan Turhan Bayraktar, aylık olarak Türkiye Dergisi adı ile bir dergi çıkarıyordu. Ben, bu dergide her ay kitap tanıtım yazıları yazıyordum. Bir sayıda bazen 5-6 kitap yazarını ve şairini tanıtırdım. Bu tanıtımlar tam 25 yıl aralıksız sürdü. Yazının sonunda hepsinin adını soyadını-adresini ve telefon numaralarını da verirdim. Turhan Bayraktar vefat edince, dergi kapandı ama ben o zamanlar 150-200 kadar dergi ve gazeteye ücretsiz yazı yetiştiriyordum. Bu yazılardan birçoğu da Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin günlük yayın organı olan 24 Saat Gazetesi'nde de haftada bir yer alıyordu.

Remzi ÖZKAN: Diğer ülkelerin yazarlarıyla kıyasladığınızda ülkemizdeki yazarlara yeterli kıymetin verildiğini düşünüyor musunuz? Türk edebiyatının, şair ve yazarlarımızın hak ettikleri noktada olabilmeleri için neler yapılabilir?

Kerim ÖZBEKLER: Bazı ülkelerde yazarlara çok büyük rağbet var. Ben, ''Muhteşem Bir Eser'' isimli kitabımda Almanya'yı tanıtan 1 sayfalık bir yazı kaleme almıştım. Almanya Cumhurbaşkanı'ndan Almanya'ya yerleşmem için davet aldım. Burada bir yığın konferans vermişim. 10.000 okula 10.000 kitap dağıtmışım, yüzlerce makale yazmışım. İlgi yok. Burada yazarların ve şairlerin yapacağı tek iş TV'lerde görünüp albenilerini artırmaktan ibaret olabilir. Yalnız bizdeki çoğu yazar ve şairler de ortaya çıkmaktan korkuyor. Bir misal vereyim: Türkiye’deki 50-60 kadar vilayette ''Yazarlar ve Şairler Derneği'' var. Bunların birçoğuna telefon açıp, başkanlarına ''Size kaç edebiyat dergisi geliyor?'' diye bir soru yönelttim. Dinar Yazarlar ve Şairler Derneği Başkanı ''Güney'de Kültür Dergisi geliyor, başka bir dergi gelmiyor.'' dedi. ''Mehmet Tekin'in çıkardığı dergi mi?'' dedim. Başkan şaşırdı. ''Mehmet Tekin, o dergide, yıllardır benim yazılarımı kullanıyor.'' dedim. Diğerlerine ise hiç dergi gitmemiş. Bu derneklerin çoğuna ben içinde 7-8 ayrı edebiyat dergisi olan 1 kiloyu geçmeyen koliler postaladım. Çünkü 1 kiloyu geçerse, posta ücreti çok artıyor. Ayrıca her gittiğim şiir şöleninde o il veya ilçede bulunan ''Yazarlar ve Şairler Derneği'' başkanına 50 değişik kitap götürüp hediye ediyorum. Yalnız bizim yazar ve şairlerimiz çok fazla yol alamazlar. Bir nedeni de şu: Mesela facebook'ta birçok yazar ve şairler derneğinin sayfası var, hepsini de inceleyin. Hiç birisinin sayfasında başkanın adı soyadı yok. Yönetim kurulu üyelerinin adı soyadı yok, derneğin açık adresi yok. Telefonu yok, e postası yok, web sitesi yok. Bu dernek ve üyeleri nasıl yol alacak? Yol alamazlar. Bazıları ile irtibat kurmak istiyorsun, adam sana dönmüyor. Bir dernek başkanı aktif olmalı. O aktiflik, bizim birçok yazar ve şairimizde bulunmuyor. Bu işin zorluğunu bildiğim için, 50-55 yıldır yazar ve şairlerimizin de gönüllü olarak enformasyon hizmetlerini görüveriyorum. Benim kullandığım bütün sosyal medya hesapları birçok dergi-gazete-yazar ve şairin takip edilme sayılarının çok üzerindedir. Mesela daha önce kullandığım linkedin hesabını 12.000'e yakın üniversite mezunu takip ediyordu. Bunların arasında çok sayıda iş adamı da vardı. Farklı ve aktif bir çalışma sisteminiz olduğunda insanlar sizi takip ediyor.

Remzi ÖZKAN: Bazen her şey yolunda giderken, konuklarıma hiç beklemedikleri yerlerden soru sormaya bayılırım. Edebiyatın içinde ve dışında güzel yüreğiyle tanınmış, sizin gibi naif bir insan niçin hala bekâr?

Kerim ÖZBEKLER: Ben 35 yaşına kadar 10-15 gazete ve haber ajansının muhabirliğini yapıyordum, 3 mahalli gazete çıkarıyordum. Ayrıca kitap yazımı-basımı ve dağıtımı ile uğraşı-yordum. Başka ticari işlerim ile yakınlarıma ait zirai işlerle de uğraşıyordum. Boş vaktim olmuyordu, zaten bugün içinde yok. O sıralarda enflasyon 100'de 150 civarında idi. Bunun sebebini araştırırken, sonucun ABD'den kaynaklandığını fark ettim. Kafama ABD'ye yerleşme fikri saplandı ama o sıralar 30-35 vilayette 300 civarındaki kitapçıya kitap vermiştim. Kitapları satıp ondan sonra parasını bana vermeleri için dağıtmıştım. Evdeki hesap çarşıya uymadı, bir kısmı iflas edip dükkânını kapattı. Benim verdiğim kitaplar ellerinde kaldı, parasını alamadım. Toparlanmak 5-10 yılımı aldı. Emekli olduktan sonra gitmekten vazgeçtim. Büyük bir kitapçı dükkânı açtım. Dükkâna 3 yıl arka arkaya hırsız girip para ve mallarımı çaldı. Ben de kızdım, çalışan dükkânı kapatıp gazeteci-yazar-şair ve edebiyatçılara faydalı olacak işler yapmaya karar verdim. Evliliği çok sık çalıştığım için hemen hemen hiç düşünmedim. Bu nedenle yanıma yaklaşanlara da bu fırsatı vermedim. Ben yazı yazmayı evlilikten daha çok seviyorum. Bir de bayanların, yazı ve şiir ile uğraşan erkekleri sevmediğini de çok iyi biliyorum. Biz 7 kardeşiz, hepsi de evli mesela.

Remzi ÖZKAN: -Birçok gazete ya da dergi çıkarmış, birçok gazete ve derginin yayın hayatına başlamasına vesile olmuş birisiniz. Özellikle Anadolu basınının gelişmesi yönünde çok başarılı çalışmalarınız ve desteğiniz var. Anadolu basınının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Kerim ÖZBEKLER: Anadolu basını şu an çok iyi durumda. Ben gazete çıkarırken el dizgisi ile yazıları diziyor, pedalda basıyorduk. 1974 yılından bahsediyorum. Bugün için kendi ofset tesislerinde basılan çok sayıda mahalli gazete var. Gerçi onların da birçoğu internet gazeteciliğine adım attılar ama hala geçmeyenleri de mevcut. Örnek vermek gerekirse bir zamanlar Adana'da çoğu günlük 25 mahalli gazete çıkıyordu. Hepsi de normal gazete ebadında, 8-12-16 sayfalık gazeteler. Konya'da 70 yıldır yayınlanan Yeni Meram Gazetesi'nin Yazı İşleri Müdürü bir arkadaşım vardı. Bana, 30 yıl önce 5.000 gazete bastıklarını söylediğinde çok şaşırmıştım. Antalya'da bir ara 12 tane Hürriyet Gazetesi ebadında günlük gazete çıkıyordu. Hepsi de normal bir gazete idi. 1971-1972 yıllarında Bursa'da Hakimiyet Gazetesi yayınlanıyordu, hemen hemen her dükkânın içinde bu gazeteyi görürdüm. Hürriyet Gazetesi Bursa Temsilcisi rahmetli Ekrem Altınkaynak'a bir gün ''Abi, her dükkânın içinde Hakimiyet Gazetesi var. Bu ücretsiz olarak mı dağıtılıyor?'' diye sormuştum. Herkesin o gazeteye abone olduğunu söylemişti, hatta Hürriyet Gazetesi'ne gönderdiği bazı haberler için o gazeteden faydalandığını da bana açıklamıştı. Eskişehir'de İstiklal Gazetesi çıkıyor. Bir ara sahibini ziyaret edeceğim. Bir baktım, içeride 30-40 kişi çalışıyor. Bir gün Niğde'ye gittim. Niğde de bile 8 sayfalık ofset bir gazete sahibi ile karşılaştım. Aydın'da bile düne kadar Bülent Çam'ın 5.000 tane basılan 16 sayfalık gazetesi mevcuttu. Muğla'da ve Afyonkarahisar'da ofset büyük gazeteler var. Tek sıkıntı, basın kanununun gazetecileri zor durumda bırakan uygulamaları. Giderek işleri zorlaştırıyorlar. Mevcut Cemiyet Başkanlarının çoğunu düne kadar tanıyordum. Hiç birisi, bunlar için mücadele verecek bir güce sahip değiller. İstanbul ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti de bunlara dahil. Bunlar; bırakın basın kanunu düzenlemesinde yer almalarını, haksız yere içeriye gönderilen gazeteci ve yazarların haklarını bile korumaktan acizler.

Remzi ÖZKAN: Yayımlanmış birçok kitabınız mevcut, bu eserlerinizden bahseder misiniz rica etsem?

Kerim ÖZBEKLER: 17 kitap yayınladım, 9 tanesi şiir kitabı idi. Şiir kitaplarının hiç birisi satmadı. Hepsini bedava dağıttım. Şiir kitaplarını 1.000'er tane bastırmıştım. Toplam 9.000 kitap, o zamanlar posta yolu ile yazı yazan gazeteci-yazar ve şairlere gönderildi. Bu olay 3-4 yıl sürdü. Bu olaydan sonra il ve ilçeleri tanıtan kitaplar yazmaya başladım. Bazıları 2. baskısını yapsa da onlardan da para kazanamadım, çoğunun parasını dağıtıcılar-kitapçılar-okul müdürleri ve öğretmenler yedi. Turizm Bölge Müdürlerinin yediği de oldu. En sonunda topladığım kitapları Türkiye’deki birçok okula-kütüphaneye-gazeteci-yazar-şair-edebiyatçı-politikacı ve bürokratlara posta yolu ile gönderdim. Bu olaylardan sonra kitap bastırmamaya karar verdim. Yalnız özel arşivimi kullanarak, 1-2 yıl uğraşarak, 81 vilayetin gezilecek görülecek yerlerini kaleme alıp internete yükledim. İsteyenler, bunları bulup faydalanabilirler.

Nezdinizde tüm Haber Expres okuyucularına, ekibinize sağlıklı, mutlu ve başarı dolu günler diliyorum.

untitled-2.jpg

untitled-1.jpg

Kaynak:HABER EXPRES ( HABER MERKEZİ)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir