Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

" Neden ben" demeyeceksin!

" Neden ben" demeyeceksin!

Son bir kaç gündür Çarşamba' da dolanıyorum.
Gördüğüm manzara Türkiye'nin en küçük yansımalarından olsa gerek.
Onlarca iş yeri kapanırken bir kaç tanesi direnmeye çalışıyor bir kaç tane yeni açılan var.
Ama onlarda gelecekte ne yapabileceklerinin ne hale geleceklerinin bilincinde olmadan desinler düşüncesi ile yeni iş yeri açıyor.
Yine de yeni iş yeri açanlara Allah kolaylık ve bol kazançlar versin.
Ama aklıma takılan asıl olay şu; Çarşamba ve hatta Türkiye'nin sayılı bazı iş adamları adeta olmuş dut misali patır patır dökülüyor -muş??
Her neyse dedim ya tanınmış bazı iş adamları dökülüyor- muş!??
Hatta öylesine iddialar var ki; Şaşırmamak elde değil.
Sen öyle bir babanın evladı olacaksın ki; Sana kimsenin evladına bırakmayacağı hem maddi hem manevi güzellikleri bırakıp gidecek.
Giderken kendisine ardından dua ettirecek. Ama evladı onun yakınından bile geçmeyecek.
Har vurup harman savuracak. Ne akraba, ne namus ne erdemliği bilmeyecek, takmayacak.
Günü gün ederek bana kimse dokunamaz havasını yaşayacak.
Akşam nerede sabah orda muhabbeti ile har vurup harman savuracak.
Sonra da bahaneler, bahaneler, bahaneler...
Ama çare yok. Gideceksin dediklerinde büyüklerine daha büyük ihanet edeceksin.
Sana oysa o akrabalar el uzatıp ayağa kaldırmadan öte sahiplenip daha büyük mertebeler verme yarışına girdiklerini unutmuş..
O makamları onun kucağına bırakmışlardı halbuki!!!
O kişiler için kendilerinin canı acımış, onlar üzülmüştü?
Ne için peki; İhanet için mi?
Öyleymiş meğerse.  Allah korkusunu unutanların en büyük anahtarı atayı unutmak olsa gerek!
Ama o sevilen adam gün gelecek o büyüklerine ihanet edecek!!??
Şımarıklığın karşılığı bedeli olmalı ve olacak. Şımarmayacaktın!..
Sonra da kendi büyüklerine, sana vefasızlık değil.
Aksine babaya vefanın en güzelliğini yapanlara sen ihanet edeceksin.
İnsana sormazlar mı?
Hayırsızlığın,vefasızlığın sonu yok olmak, ölmektir.
Ya da olmadı sürünmek...
Har vurup harman savurmakla, günü gün etmekle,
Ataya, vefasızlıkla dünya sona ermez çoğu zaman.
Bazen çile çekerek, ızdırap çekerek gitmek için yalvarmak var bu dünyada.
Unutulmamalıdır. Allah kimseyi sağlığı, ailesi ve yaşadığı çilelerle sınamasın...
Şimdi iflas eden herkese acırım ama; atasını, geçmişini unutana acımak mı asla...
Her neyse işadamları, esnaflar tükeniyor. Hak edene üzülmek yok ama ders almak önemli.
İşte bu nedenle bakın iyi bir ibret olması babında şu hikaye ile sizlere bu günlük veda edeyim.
***
Efsane Wimbledon'un ilk zenci Şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'ten ölüm döşeğindedir.
Hayranlarından biri sorar;
- Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?
Arthur Ashe cevap verir;
- Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 
- 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 
- 500 bini profesyonel tenisçi olur,
- 50 bini yarışmalara girer,
- 5 bini büyük turnuvalara erişir,
- 50'si Wimbledon'a kadar gelir,
- 4'ü yarı finale,
- 2'si finale kalır.
Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya 'Neden ben?' diye hiç sormadım.
Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben?' derim? " demiş.
***
Mutlu ve (sağ)- lıcakla kalın...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi