Bizim için önemi çok büyük bir kelime. Hepimiz bu kelimeyi duyduğumuzda çeşitli hazırlıklar yapmaya başlarız. Çünkü Türk toplumunda misafirin çok önemi vardır.

Bu günlerde Çarşambamızda ’da  Suriye’den gelen misafir kardeşlerimiz bir hayli arttı. Her gün ve Cuma günleri onlarla sık karşılaşıyoruz. Onlar bu misafirlik dönemini huzurlu bir şekilde geçirmek istiyorlar. Ama ne yazık ki dinlenmek kolay olmuyor. Kendileriyle sohbet etme fırsatım oluyor. Hepsinin söylediği ortak bir cümle var. “Bizler sizlere sığındık. Allah razı olsun. Türk devletinden ve hükümetinden. Çoğu zaman çaresiz durumlara düşüyoruz bizlere dilenci gözüyle bakılıyor. Bu durum bizim ağırımıza gidiyor. İhtiyaçlarımızı karşılıyoruz ama bu durumda bizim hiç hoşumuza gitmiyor. Çaresizliğin ne demek olduğunu sizde bilirsiniz. Allah kimseyi zor duruma düşürmesin’’ diyorlar.

Tabi ki ben bunları duydukça kahroluyorum. Bu insanları yerinden edenler bir gün cezalarını çekecekler. İşte bu noktada bizim üzerimize düşen görevleri yapmamız gerek. Bu insanlar kendi istekleriyle bu durumu yaşamadılar. Ama böyle gerçekler var. Burada bizlere düşen görev Çarşamba’da açılan bir kardeş proje 'ye ihtiyaç var tabi bunları yapacak merciler bellidir. Önce İlçe Kaymakamı’mıza düşen görevler var. Kaymakamımız Sayın Caner Yıldız çok beyefendi babacan bir insandır.

Çarşamba’ya geldiği günden beri halkın dertleriyle ilgilenen bire bir bu  çalışma içinde olan devlet büyüğüdür. Bu konuda  da elinden gelen her şeyi yapacağına canı gönülden inanıyorum. Tabi ki Belediye Başkanımız’ın da elinden geleni yapacağıma hiçbir kuşkum yok. Suriye’den gelen bu kardeşlerimizin kendi memleketlerindeki ortamı sağlamak onlara bir nebze acılarını unutturmak, Müslüman ‘ın Müslüman’a nasıl davranması gerekiyorsa dinimizin bizlere emrettiği şekilde yardımlarımızı  sağlamaktır.

Yarın memleketlerine döndüklerinde Türkiye’de Çarşamba’da yaşadıklarını anlattıklarında bizlerin iyi bir itibarla yad etmelerini sağlamak bizim temel borcumuzdur. Bizim dinimiz; insanlık, kardeşlik dinidir. Dinimiz bize bunları emretmekte. Çünkü dünyada Türk milleti kadar merhametli bir millet yoktur. Bu millet her zaman ezilenin ve mazlumun yanında olmuştur. Benim Allah’tan dilediğim bir an önce bu coğrafyada zulümlerin bitmesi huzur ve barışın gelmesidir. Bu dileğin gerçekleşmesi bir hayli zor gözüküyor. Türkiye hariç İslam coğrafyasında bu işlere kafa yoran tek bir ülke daha yok. Böylede acı bir gerçek var. Bakın Kudüs’e İsrail askerleri postallarla Mescid-i Aksaya giriyor.

Türk hükümetinden başka kimsede ses yok. Müslümanlar, Avrupa’da veya İsraillilerin kutsal mekanlarına girsinler yer yerinden oynar. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığından çıkılmalıdır. Ey Müslüman kardeşlerim, yatın bakalım siz yattıkça zulüm edenler hep uyanık olacaktır. Bir gün size geldiğinde iş işten çoktan geçmiş olacak. Hangi Müslüman ülkesine bakarsanız, Müslüman Müslüman’a Vize uyguluyor. Artık kapıları aşın kardeşliği pekiştirin. Ticareti artırın. Kısacası Avrupalının Avrupalıya yaptığı gibi birleştirin. Ben senden daha güçlüyüm modundan çıkın.

Belki o zaman bu sorunların üstesinden geliriz. Çok geç kalınmış bir durum. Sonumuz hayırlı olsun diyor, saygılar sunuyorum.