Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

KIRLARDAN KALDIRIMLARA

KIRLARDAN KALDIRIMLARA

 

Bu gün sizlerle başka bir konu ile birlikte olmak istiyordum. Ancak defalarca haber yaptığımız Kaldırım haberleri sonrasında Okuyucularımdan birisinin sosyal medyada paylaştığı  “KIRLARDAN KALDIRIMLARA” başlıklı yazısı dikkat çekti. Yazı hakkında bizi de arayan bazı okuyucularım bu yazının gazetede mutlaka yayınlanmasını istediler. Bizler de yazı sahibinden izin alarak bu gün köşemize taşıdık.

***

“ Küçüklüğümde özellikle hafta sonları köyde dağlarda yürüyüş yapmayı çok severdim. Evden tek başıma çıkar, ayaklarım beni nereye götürürse hiç itirazsız yürürdüm. Sonbahar rüzgarı dallarda kalan son yaprakları uçururken, rüzgarın ve deredeki suyun sesine eşlik eden kuşların senfonisine ben de yerdeki kuru yapraklar üzerinde attığım adımlarla adeta ritim tutardım. Yokuşları tırmanırken veya dereleri geçerken daha önce görmediğim yerleri keşfetmenin hazzı kelimelerle anlatılabilir mi? Aradan saatler geçer de yorulunca bir ağacın dibine uzanır, bulutları tutmak istermişçesine sallanan dalları izlerdim. Zamanla o dalların yerinde kendimi hayal eder bulutlara ben uzanırdım. Acıktığımı hissedince yabani meyveler imdadıma yetişir, açlığımı dindirirdim…

Şimdi düşünüyorum da aynı şeyleri yapsam benzer duyguları yaşayabilir miyim?... Kırlara pikniğe gittiğimizde arabadan iner inmez hiçbir şeyi umursamadan kendini ormanın derinliklerine bırakıyorum. Derelerin soğuk sularında yalın ayak yürüyor, yoruluncaya kadar dağa tırmanıp zirvede bulutları seyrediyorum. Ama hissettiklerim asla aynı şeyler değil. Yaşanmış yılların zihinde bıraktığı ağırlığın altında ezildiğimi hissediyorum. Kendi kendime nerede o bir kuş gibi hiçbir şeyi umursamadan ‘uçtuğum’ yıllar diye hayıflanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden…

 

Her şeye rağmen hayat yaşamaya değer. Yaşamak, nefes almak, yemek, içmek, eğlenmek değildir sadece. Yaratıcının bize bahşettiği ömrü ve yine onun sunduğu nimetleri doğru kullanmaktır, kolaylaştırmaktır, sevmektir, yardımlaşmaktır, paylaşmaktır. Asla tabiatla bağları koparmamak lazım. Modern yaşamın kötü bir hediyesi olan stresi atmanın en iyi yolu bu olsa gerek. Belki her zaman dağlara kırlara çıkıp dolaşacak zamanımız olmayabilir. Şehir yaşamında da yapılabilecek küçük değişiklikler emin olun zihin dünyanızda da pozitif değişiklik yapacaktır. Mesela işinize giderken araba yerine yürümeyi tercih edin. Bu sayede hem vücudunuz zindeleşecek hem de daha fazla dostunuzla merhabalaşma fırsatı bulup sosyal bir varlık olmanın hazzını yaşayacaksınız. Hele de Yunus Emre caddesini kullanan bir yaya iseniz diğer caddeleri kullanan yayalara göre daha şanslısınız demektir. Çünkü bu caddenin kaldırımlarında yürüyebilmek için daha çok akrobatik hareket yapmanız ve daha çok efor sarf etmeniz gerekir. Kaldırımdaki çukurlar, yağmurlu havalarda oluşan göletler dağlardaki benzerleri kadar olmasa da bir şehir için ‘buna da şükür ya rabbi’ dedirtecek kadar var. Özellikle kilo problemi olanlar için ben bu caddenin kaldırımlarında yürümelerini öneririm. Hem Maranki’nin otlarına da boşa para vermemiş olurlar. Yalnız bu arada çok önemli bir uyarım olacak. Çukurlardan sekerek yürürken aman Gülhane parkında yürüyormuş havasına kapılmayın! Kendinizi, yolunda seyreden bir aracın altında bulabilirsiniz, Allah muhafaza!

 Her gün çoluk çocuk binlerce öğrencinin ve vatandaşın kullandığı bu bozuk kaldırımların taşıdığı hayati riskin yeterince farkında mıyız? Bazı şeylerin; en başta can, kol, bacak vs. yedeğinin olmadığının bilincinde miyiz? Bu değerlerden herhangi birini kaybetmeden ‘Hemen şimdi’ deyip, çağdaş bir vizyona yakışır atılım yapabilir miyiz? Sahi bu yıllanmış sorunu, doğru bir öncelikler kategorisinde değerlendirip, duyulacak bir ‘eyvaaah!’ nidasının sebebi olmadan halletmeyi becerebilir miyiz? Ne dersiniz? “            

Kalemine sağlık…                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi