Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Güle güle gönül adamı, gönüllerin sultanı. Güle güle adam gibi adam...

Güle güle gönül adamı, gönüllerin sultanı. Güle güle adam gibi adam...

Hayatımda en tırstığım yani korktuğum olaylar bellidir. Doğup aklım erdiği günden bu yana Allaha hep dua ederdim. Allah'ım beni kötü, kanunsuz, yasal olmayan,namussuzluk,riyakarlık,sahtekarlık gibi insanların benimsemediği, her konudan uzak tut. Yakınıma dahi yaklaştırma. Nedeni ise belli. İnsan kendisinin hürriyetinin kısıtlanacağı her konudan korkması gerekir.

İşte bende bu pis işlerin akabinde önce Polis'in karşısına çıkmaktan, Jandarma ile kanunsuz işler nedeni ile yüz yüze gelmekten ve en son olarak ise Adliye koridorlarında mahkemeye Hakim Savcının karşısına çıkıp kendini haklı dahi olsa savunma ihtiyacında kalmaktan acayip korkarım. O nedenle he dua ederim. Rabbim asla böyle bir olaya yakından uzaktan alakadar eylemesin diyerek.

Allah'ıma binlerce şükürler olsun ki hayatımda bir iki defa şahitlik bir defa da suçlandığım ve hakkımda hiç alakası olmayan haksız ithamlar nedeni ile mahkemeye çıktım. Şükür dürüst olanın Allah her daim yanında olduğu gibi o zamanlarda da yanımda idi. Bir saniyelik efelik, kabadayılık asla erkeklik demek değildir. Hep derim: Başına bela alacağın bir olay veya ortam varsa Allah korkusunu düşün ve akabinde oradan kaç. Bu tezi hep gerçek yaşantımda yapmaktayım. Bir saniyelik erkekliktense korkak desinler önemi yok...

Sonuç olarak bunların içinde ise haklı ya da haksız olarak her ne olursa olsun bir şekilde mapus yani hapishane koğuşlarında kalmaktır. O nedenle en çok korktuğum iş kapalı ortamda kalmaktır. Allah 4 duvar içinde kimseyi bırakmasın...

Çok şükür hepsinden de yüzümün akı ile çıktım. Rabbim kötüsünden cümlemizi sakınsın. Aslına bakarsanız bunların hiç birisi korku değil.  İşin asaleti aileden gelen terbiye ve Allah korkusunun yanı sıra hürriyetimin, özgürlüğümün birileri yüzünden sudan bahanelerle elimden alınacağı endişesidir. Yoksa insan, insandan asla korkmaz...

Her neyse neden böyle yazdım derseniz.

Hapishane den bu kadar korkan birisi olarak kapısından bile geçemezken bu düşünce ve duyguları benden silen iki - üç isim oldu. Sonrasında sayı elbette ki arttı. Birisi Öğretmenlerimizden Mustafa Albayrak, Cezaevi Müdür Yardımcısı ve benim tabirimle (özür dilerim ) Sevecen, dost, gülen adam Müdür Yardımcısı Ergin Taşçı ve elbette ki bu sevginin baş mimarı Çarşamba Cezaevi Müdürü Cemil Çeribaşı...

Çeribaşı'nı ilk kez gördüğümde farklı bir kişilik olduğunu gördüm. Ama çalıştığı kurum nedeni ile sıcak olamadım işin doğrusu. Fakat Onun Babacan Tavrı, Adam Gibi Adamlığı, Herkesle Güler yüz ve Duruşu İle Farkındalığını Hissettirmesi Sonrası Bir Haber İçin Girdim O Korktuğum Hapishaneye...

içerde gördüm ki bambaşka bir dünya var. bu dünyanın kimine göre ağası, kimine göre babası cemil çeribaşı idi. ama bu ağalık zorbalıkla değil harbi babalık, ağabeylik, kardeşlik, arkadaşlık gibi ne ararsanız her kisveden kendinde bulunduran ve kader mahkumları dediğimiz her ne suçtan olursa olsun mahkumların hiç birini birbirinden ayırmadan babacan tavrı ile onlarla sorunları gideren bir Müdür olduğunu ve çok sevildiğini gördüm.

Yıllardır yeni bir Cezaevi için içten içe çıldırsa da prosedürler ve Adalet Bakanlığının bitmek, tükenmek bilmeyen bahaneleri, prosedürleri yüzünden yaptıramadı. Sanırım tek üzüntülü ayrıldığı konu bu oldu Müdürümün.

Cezaevinin dışarıdan görünen köhne ve gudubet dolu yüzünü içerden çoğunuz görmediniz. Gidip görün. Resimlerle bezenmiş duvarlar, tertemiz yapmaya çalıştığı eski, dökülen bina içinin ayağa kaldırılma mücadelesi ve her alanda ki temizlik, dizayn görülmeye değer. Hele mahkumlarla olan diyaloglar. İnanın sokakta o samimiyeti bulamazsınız.

Belki turistik bir bina değil ama mahkumları anarken düşünülen alanda değil.

Bunları yapan elbette ki başta Cemil Çeribaşı ve ona güvenen, inanan dostları, personelleri, mesai arkadaşları. Adını her ne koyarsanız koyun. Ve o tayini çıktı gidiyor. Onun için personelleri veda yemeği düzenledi. Hiç düşünmezdim bir gün gardiyanlarla, hapishane müdür ve görevlileri ile aynı salonda güle, oynayacağımı. Siz düşünebilir miydiniz?. Ama yaptım çıktım oynadım hem de heyecanla.

İşte tüm bu garabet düşünceleri silen, yıkan bu "İnsana, insan olduğu için değer veren adam gibi adam; Müdür Çeribaşı"dır. O nedenle diyorum ki sessiz sedasız gelip, yine aynı şekilde yine başı dik gitmeye hazırlanan Müdürüme diyorum kİ:

Güle güle gönül adamı, gönüllerin sultanı. Güle güle adam gibi adam...

Sen daha güzellerine layıksın. Senin bundan sonra ki hayatında ki yaşamın, yolun ve bahtın açık olsun, sağlık ve sıhhat dolu nice mutlu yıllar diliyorum. İyi seni ve senin gibileri tanıdık. Bahtın ve yolun açık olsun...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi
SON YAZILAR