Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Erken seçim kapıda mı?

Erken seçim kapıda mı?

Kurban Bayramı öncesi malum Fındık fiyatları ilk kez yüz güldürecek şekilde açıklanmıştı.
Fındık tarlalarında fiyatı duyan fındık çiftçilerinin sosyal medyada yüzlerinin gülme ve heyecanları yansıdı.
Hemen akabinde fiyatlar üzerinden bazı çiftçiler erken hasada bile yeltendi.
Oysa ki çok iyi bilinmektedir ki; Karadeniz'in bahtı kara.
Bu defa da tüccara mı takılacak sorusu gündeme gelmeye hazırlanırken devlet -hükümet kanadı bir daha erken davrandı ve TMO bu yıl fındık alacak açıklamasını yaptı.
Dün de FİSKOBİRLİK alıma başladıklarını açıkladı. Yeme de artık yanında yat.
Ama bilinmeyen gerçek şu ki; Karadeniz de gizli don ve yanma olayları mevcut.
Bir dostum der ki; "Herkesin fındıklarında dallar kırılıyor. Bizim fındıklar yol misali tek şerit yanmış hiç yok. Biz bu yıl yandık, bittik. Kime söylesek inanmazlar ama don vurdu, şimdi önümüzdeki günlerde bu defa da krediler, borçlar vuracak." dedi
Ama Fındık üreticileri her halükarda mutlu.  Mutlu olmasına da...
Asıl sorun ne % 50 randıman ve kalite sorununda ne ödemelerin vaktinde olup olmayacağında.
Herkesin aklında bu kadar hızlı hareket eden hükümet.
Ani bir karala Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarını görevden aldı.
Kayyum atadı yerlerine...
Bu işlerin asıl nedeni acaba yeni partiler kurulmadan onların olası bir seçime girmesi engellenecek şekilde erkenin de erkeni bir seçim mi var ufukta bu soru kemiriyor beyinleri.
 Çiftçi, esnaf, memur, herkes seçime odaklı nedense. Memura verilen yüzde 3.5 + 3 vs zam oranlarına tepkiler artıyor.
Önümüzdeki günlerde Reis onu da çıkar gerektiği gibi herkesi susturacak şekilde yüksekten açıklar. Herkes susar, herkes mutlu olur.
Ama kimse benzin, mazot, çay, ekmek, vs vs vs zamlarını görmüyor.
Biz zam aldıkça ürünler zam alıyor. Giren de çıkanda, kar eden de, zarar edende halk, bu millet...
Bu millet ne yapmalı o vakit!?
En kısa sürede Türkiye üretime, eğitime geçmelidir.
Üretim tarımda, sanayide her alanda hızlandırılmalı.  Yoksa ki şu hikaye gibi görünüyor son.
Tıpkı şu hikayede ki gibi olmadan kendimize gelmeliyiz. Hikaye bu ya:
 Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış.
Hükümdar, bu atını çok severmiş.
Bir gün bütün maiyetinin ("kendi adamlarının") hazır bulunduğu bir sırada:
- "Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir" demiş.
Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir.
Ve beyaz at ölür.
Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar.
Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil.
"Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek" der.
Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar:
-"Hükümdarım" der.
-"Sizin beyaz at var ya!"
-"Evet" der Hükümdar.
Seyis başı:
-"O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor" der.
Hükümdar :
-"Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!.."
Seyis başı:
-"Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz der"
Ve kafayı kurtarır.
Olayları, zamları, kredileri, erken seçimi bu halka söyleme şeklimiz,
Bir çok şeyi değiştirir öyle değil mi?
Nerde kalmıştık!?
Erken seçim kapıda mı?
Mutlu ve (sağ)­ - lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi