Cesedin sürüklenmesi paralel yapının işi mi?

Cesedin sürüklenmesi paralel yapının işi mi?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cizre’de zırhlı polis aracının arkasında cansız bir bedeninin sürüklenmesine ilişkin, "Yürüttüğümüz terör operasyonlarının demokratik niteliğine zarar verdiği için iki polis görevinden alındı.

Tahkikat devam edecek. Bunların bilinçli şekilde yapıldığına dair bilgiler var" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi’nde, NTV televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cizre’de zırhlı polis aracının arkasında cansız bir bedeninin sürüklenmesine ilişkin olarak, "O gün o görüntüler ilk fotoğraf olarak düştüğünde aday tanıtım toplantısındaydık. Gerekli tahkikatın yapılması talimatını vermiştim, video görüntülerinden hemen sonra da tahkikat daha da geliştirildi. Sorumlu kimse gereken işlem yapılacak’ demiştim. Tahkikat sonuçlandı, dünkü toplantıdan sonra bize İçişleri Bakanımız tarafından aktarılmıştı, gereğinin hemen yapılması talimatını verdik, bugün de iki görevli bu videoyu çektiği, bu davranışı sergilediği için bizim şu ana kadar yürüttüğümüz terör operasyonların demokratik niteliğine zarar verdiği için iki polis görevinden alındı. Tahkikat devam edecek. Bunların bilinçli şekilde yapıldığına dair bilgiler var. Devletin, demokratik hukuk kuralları içinde yürüttüğü ve halkın huzuru için son derece yürütüğü operasyonlara gölge düşürmek, Türkiye’de sanki antidemokratik veya hukuk kuralları dışına çıkılabileceği intibasını vermek, ya da güvenlik birimlerimizin öfkeyle, intikam hissiyle faaliyet hissiyle faaliyet yaptıkları gibi bir algı oluşturmayı hedeflemek şu anda bize yapılabilecek en büyük zarardır. Bundan hemen sonra askeri ve sivil yetkililerimiz de katıldığı Suriye’deki hava ihlali konusunda yaptığımız toplantıda da bütün güvenlik bürokrasisi aynı pozisyonda birleşmişti. Hepsi, şu ana kadar herhangi bir hata yapılmadı, bilinçli bir tavırdır, buna karşı hepimizin aynı netlikte davranmamız gerekir kanaatini orada serdetmiş olmalarından çok memnun olmuştum. Soruşturma tamamlandığı için gereği yapıldı. Ankara veya başka olaylarda da soruşturma tamamlandığı zaman gereği yapılır. Burada hem kendi içimizde bir denetim mekanizması olması lazım, hemde dışarıdan gelebilecek eleştiriler konusunda da bütün operasyonların demokratik hukuk kuralları içinde olduğunu söylemek lazım" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suçluya gereken cezayı yargı verir ama öldürdükten sonra onun cesedi ve uygulanacak adli işlemler bellidir. Bu konu görüldü, eleştiri söz konusu oldu. Olmamış olsaydı da biz gerekli soruşturmayı açacaktık. Başka bir yerde, kırsal alanda yapılan operasyonda, 5-6 teröristin cenazesi silahlı kuvvetlerimiz tarafından helikopterlerle morga getirildi, adli tespitler yapılıp ailelerine teslim edildi. Kırsal alanda yapılan operasyon neticesi oraya gömülsün denilebilirdi, silahlı kuvvetlerimiz aldı onu getirdi, Tunceli’de bir operasyon Malatya’ya getirildi. Hiçbir sivilin zarar görmemesi için uzun süren çalışmalar oldu. Hukuk kuralları dışına çıkanlar, bu örnekte olduğu gibi cezalandırılıyor."

HDP’NİN TUTUMU

HDP’nin siyasi tutumuna ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Ben, hiçbir zaman siyasi liderleri, partileri dışlamadım, dışlamaya taraftar olmadım ama Demirtaş’la ilgili iki tecrübem oldu, 1 Ekim geçen sene 2014, Yeni başbakanlıkta kendisini kabul ettim, Başbakan olduğumda. İlk defa başbakanlıkta böyle bir görüşme cereyan etti. Bu, benim için siyasi bir riskti. Kendi kitle tabanım açısından onların uslubu açısından karşılığı olmadğı aşikar ama bunu yaptım çünkü çözüm sürecinin bir ivme kazanması gerekiyordu. 1 Ekim’de konuştuk. 2 Ekim’de tezkere geçti, Suriye ile ilgili. 6 Ekim’de Kobani olayları nedeniyle halkı isyana teşvik etti, çok ciddi güven kaybına yol açtı. Tezkereye hayır oyu verdi, siyasi tercih. 6 Ekim’de Türkiye Kobani’ye dış müdahale diye şey yaptı. 7 Haziran’dan sonra Cumhurbaşkanımız görevi bana verdi, partileri dolaşırken, 7 Haziran’dan 15 Temmuz’a kadar HDP’li bütün yetkililer AK Parti’ye saldırdık. 8 Haziran, AK Parti dışındaki partilerin kurması lazım, ondan sonra da AK Parti’ye yönelik saldırılar üzerinden ayaklanma çağrıları yaptılar. 15 Temmuz’da ben görüşürken yine siyasi bir riskti, HDP’yle hükümet kurmayacağımız belliydi, onlar kendileri deklare ettiler. Biz görüşme yaparken Kandil’den açıklama geldi, Serhildan çağrısı yapan. Bu görüşme neticesinde sizinle bir koalisyon kurmalayabiliriz dedik ama verdiğiniz sözlere dönmeniz lazım diye orada da konuştuk. Orada da hemen arkasından sanki biraz bunları konuşmamışız gibi onlarca açıklama. Bütün o görüşmenin dokusunu doğasını değiştiren aykırı bir tutum" açıklamasında bulundu.

"Samimiyetle söylüyorum, ben 4’lü bir toplantıyı arzu ederdim" diyen Davutoğlu, "Böyle günlerde bir araya gelmeyeceksek ne zaman biraraya geleceğiz? Devlet görevi, kin gütme yeri değildir. Bütün bu sürece rağmen bu niyetteydik ama TBMM’de grubu bulunan partinin eş başkanı çıkıp ’Bu insanları devlet katletmiştir’ dedi, bu devlet kim? Devlet hepimiziz. Anonim suçlu üzerinden devlet fobisi oluşturmak siyasetçiye yakışır mı? O eskidendi hani Ergenekon yapısıydı oydu buydu, devletin, milletin ayrı olduğu. HDP koalisyona girmiş olsaydı devletin parçası olacaktı. Bu tutum sergilendiğinde, dün yaptığı konuşma, acılar üzerinden, Sıhhiyeye tebessümle gidiyorlar acıyı paylaştığı iddiasında olanlar, Sıhhiye’de oy istiyor. 3 gündür bu krizi yönetmeye ve tansiyonu düşürmeye çalıyoruz. Ağzımdan bir kere terörün durmasını istiyorsanız 1 Kasım’da AK Parti’ye oy verin dediğimi duydunuz mu? Bunu söylemeyi olabilecek en çirkin davranış olarak görürüm. Dünkü konuşmasına bakın, 1 Kasım’da, AK Parti’yi hükümet dışında tutmak için şöyle yapacağız böyle yapacağız diyor. Birisine gel görüşelim dersin hayır der. Birisi daha görüşmeye gelmeden veya görüşmeden sonra diyalog ortamını yok eder. Sayın Kılıçdaroğlu ile görüştük ama o da toplantı dışındaki tüm alakasız şeyleri gündem oluşturması için kullanması da yadırgadım. Keşke ortak deklarasyona Kılıçdaroğlu evet demiş olsaydı, ben de o ortak deklarasyonu ben de Kılıçdaroğlu reddetti diye yayınlayabilirdim ama saygı duydum" ifadelerini kullandı.

Daha önce TBMM’de terör gündemli olarak da toplanıldığını anlatan Davutoğlu, "Orada da terörün acı olma özelliğinden çıkılıyor, devletin suçlandığı oturumlar haline dönüşüyor. Burada herkesin sorumluluk üstlenmesi lazım. Hepimiz aynı sorumluluğu alıyoruz. Kaç kere ortak deklarasyon çağrısında bulundum, bütün bu niyetimize ne cevaplar verildi, ortada. Öylesine küçük hesaplar yapılıyor ki insan üzülüyor. Hepimizin gereğini yapması lazım" diye konuştu.

"BİZLERE ’HAYIR’ DEDİĞİ İÇİN SAYIN BAHÇELİ’YE KÜSMEDİK"

Bugün partisinin Merkez Yürütme Kurulu organını toplayacağını hatırlatan Davutoğlu, "3 mitingi iptal ettim, önümüzdeki mitinglerle ilgili yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var mı arkadaşlarla ele alacağım. Türkiye’nin bir seçime gerçeğini, eğer bir araya gelmiş olsaydık, gelin miting meydanlarında tahriklere dikkat edelim ve gerekiyorsa hiçbirimiz miting yapmayalım, bu da olabilecek birşeydir, bunları konuşmayı arzu ediyordum. Onlar hükümetten kaçtı ama bu ülkeyi yönetmekle yükümlü olan benim. Eğer birlikte bazı kararlar almış olsaydık, bugün farklı olurdu. 7 Haziran’dan bu yana bu ülkede hükümet boşluğu hissedilmemişse, bütün çevre ekonomilerde yoğun krizler yaşanmasına rağmen Türkiye’de bu hissedilmemişse, genel toplumsal hayat bakımından bu, bu ülkeyi hükümetsiz bırakmama irademiz dolayısıyladır. Millete küsmedik bize tek parti hükümeti Bize hayır dediği için Sayın Bahçeli’ye küsmedik, tekrar görüşmeye davet ettik. Bizi her fırsatta terörle işbirliği üzerinden HDP’yle bile, iki Bakan verdiler, anayasal olarak zaten alınacaktı, hiçbir şekilde dışlamadık. Bu sorumluluğun gereğini biz yaptık. Ülkeyi ancak ve ancak siyasi iradeye sahip, zor zamanlarda sorumluluk üstlenmeye sahip kadrolar yönetir. Zor günlerde bu cesareti, kararlılığı gösterdik, rahatımızı düşünmedik" şeklinde konuştu.

Seçimlerin millete hizmet etmek olduğunu anlatan Davutoğlu, "Ben 3 hafta sonrasını düşünmüyorum. Ben şuan hayatımızı kaybetmiş 97 kardeşimizi düşünüyorum. 3 hafta sonra seçime gideceğiz. Halk bütün bunları değerlendirecek. Sabah olay oldu, daha güvenlik toplantısı yapmadan 3 günlük programımı iptal ettim dedim, 3 günlük yasın da işaretini vermiş oldum, toplumu durumun önemli olduğu gerçeğine hazırladım. 3 gün içinde de başka şeyle uğraşmadım. Ne kadar oy alırız diye bir soru benim gündemimde olmadı. Seçimin neticesinde inşallah tek başına iktidar oluruz ama olduğumuzda o iktidarı zor günlerde irade göstermek ülkeyi aydınlık yarınlara taşımak için kullanacağız" dedi.

"SEÇİM GÜVENLİĞİ KONUSUNDA ALINACAK EK TEDBİRLERİ DE DEĞERLENDİRECEĞİZ"

Davutoğlu, seçim güvenliğine ilişkin, "Bu konularda alınacak ek tedbirleri de değerlendireceğiz. Bugün kü Bakanlar Kurulu’muzda gündem maddemiz bu olacak. Gereğini yapacağız. Türkiye ilk defa böyle terör olaylarının gölgesinde seçime gitmiyor. Türkiye zor şartlarda seçimi sukünetle ve objektif şekilde yapmış bir ülke. Burada en fazla güvendiğim, halkımızın basireti ve terör tuzakları karşısında iradesini ortaya koymuş olması. Kimsenin sandığa gitmekten imtina etmemesi gerektiğini düşünüyorum. O günde ondan öncede gereken her tedbir alınacak" değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE’NİN SURİYE POLİTİKASI

Türkiye’nin Suriye politikasının ilkesel ve konjonktürel yönü olduğunu belirten Davutoğlu, ilkesel tutumda bir değişiklik olmayacağını ifade etti. DEAŞ’ın böylesine alçakça saldırılarını sürdürürken DEAŞ’ın denklemin içine alacak revizyonun söz konusu olmadığına dikkati çeken Davutoğlu, "Suriye rejimi bu saldırılarını devam ettirirken Suriye rejimini meşru kılacak tavır geliştirmeyiz. 5 yıl Suriye’de uluslararası güç kullanımını engelledikten sonra kendisi Suriye’ye müdahale eden Rusya’nın tavrını meşru görerek de revizyon olmaz" dedi.

"İRAN VE RUSYA’YLA SİYASAL ÇÖZÜM İÇİN HER ŞEYİ KONUŞABİLİRİZ"

İran ve Rusya’yla siyasal çözüm için herşeyi konuşabileceklerine işaret eden Davutoğlu, "Esad, halkına zulmetti ama kontrol edemedi ülkeyi. Hizbullah kontrol edemedi, İran geldi. Kendi halkıyla savaşan bir rejimden bahsediyoruz. Tekrar Esad’lı bir formüle gittiğinizde 2 milyon insanın Türkiye’de ne hissedeceğini herkesin düşünmesi lazım. (Güvenli bölge, uçuşa yasak böle) Siyasi irade ve kararlı tutum olursa mümkün görüyoruz" şeklinde konuştu.

"RUSYA’NIN PYD’YE OLAN DESTEĞİ YENİ DEĞİL"

"Suriye’den kim tarafından gelecekse gelsin bizim savunma hakkımız vardır, bu konuda tereddüt etmeyiz" diyen Davutoğlu, "Daha önce Kobani olayları sırasında PYD’ye tanınan krediye PYD kötü kullanmıştır, yani geçen sene Ekim ayında. DEAŞ gibi bir faktörün ortaya çıkışı rejime ve PYD’ye yaradı. Kendi içinde oyunun sürdüğünü görmek durumundayız. Rusya’nın PYD’ye olan desteği yeni değil, eskiden beri destek veriyor. Daha önce de bu yapıları biliyoruz" şeklinde konuştu.

RUSYA’NIN HAVA SAHASI İHLALLERİ

Başbakan Davutoğlu, Rusya’nın hava sahası ihlallerine ilişkin olarak, "Sonrasında Rusya’dan çok sayıda açıklama geldi Türkiye’nin kaygılarını gidermeye yönelik olarak. Bu açıklamaların alanda da yansımalarının olmasını bekliyoruz. Ümit ederiz ki bir daha böyle bir ihmal olmaz. Böyle bir ihlal kim tarafından yapılırsa yapılsın her türlü gücümüzü mahfuz tuttuğumuzu taraflar biliyoruz. Biz, Suriye krizinin bir bölgesel krize ki dönüştü, daha ileri aşamada Türkiye Rusya krizine ya da NATO Rusya krizine dönüşmesini arzu etmeyiz. Bunun için de son derece dikkatli politika takip ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Bu ilişkilerin tek taraflı olmadığına dikkati çeken Davutoğlu, ekonomik ilişkiler anlamında, Türkiye ile Rusya arasındaki enerji işbirliğinin kazan-kazan esasına dayalı olduğunu ifade etti. Türkiye ile Rusya arasında geçmişte de bazı sorunların olduğunu ve konuşularak halledildiğini söyleyen Davutoğlu, bu gerilimden herkesin zararlı çıkacağını dile getirdi.

Davutoğlu, IŞİD Lideri Badadi’nin konvoyunun vurulduğu yönündeki haberlere ilişkin, "İntikal eden bilgiler var, daha önce de öldürüğüne ilişkin haberler çıkmıştı" dedi.

"BU NASIL BİR ZİHNİYETTİR?"

Ankara’daki patlamayı ilk duyduğu andaki hissiyatının sorulması üzerine Başbakan Davutoğlu, "O anki hissiyatı ancak yaşayanlar bilir. Elinizden geleni yapıp yapmadığınız konusunda, daha fazla şey yapılabilir mi diye soruyorsunuz. O anda o acıyı derinden hissedemezseniz bu ülkenin vatandaşı olamazsınız. Bazı olaylar olduğunda insan, diplomatlarımız, zor kararlar alırken bir taraftan da o ağır sorumluluğu hissederseniz. Bir mevki işgal etme dışında başka insanların kaderiyle ilgili karar alma sorumluluğu üzerindeyken ancak onu yaşarken hissederseniz. Siz onu yaşarken birisi çıkıp diyor ki katil odur, devlettir diyor. O anda diyorsunuz bu nasıl bir zihniyettir? Sizi o saatler içerisinde, patlama olduğunda, sesinden İçişleri Bakanımızın, şurada şu kaybımız var diyeceğini anlıyorum. o andan itibaren zihniniz başka birşey görmüyor. Sayı artıkça üzülüyorsunuz. Bazıları sorumluluk hissetmiyor olabilir ama sorumluluk hisseden kişiler anlayabilir. Bazen diyorum ki bir saatliğine muhalefet partilerimizin, rahat konuşan partilerin birinin liderine o anı yaşamasını hissettirsek, mümkün olsa. Bunun insani boyutu var, o anda herşeyi unutuyorsunuz. Bana hayır diyen Sayın Bahçeli’nin, dünkü açıklamalarıyla sonrasında beni üzen Kılıçdaroğlu, katillikle devleti suçlayan Demirtaş’ın bu haber üzerine bir saat sorumluluğu alıp karar almak durumunda olmasını arzu ederdim. Nasıl ağır bir durum olduğunu" diye konuştu.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir