Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Bir kişi insanlığını kaybetmişse, insanlığını da kaybetmiştir

Bir kişi insanlığını kaybetmişse, insanlığını da kaybetmiştir

Son günlerde okuyucularım, dostlarım, tanıyanlar hep soruyorlar...

Ne oldu yine, kaleminden zehir damlıyor, çok sert yazılar, haberler yazıyorsun diyerek!. Aslında o soruyu bana sormayın. Asıl muhatabı kim ya da kimlerse onlara sorulmalı derim. eLBETTE Kİ değişmeli insan, değiştirmeli insan kendini ve çevresini ama yıkıp kırmadan, dökmeden. Adaleti, kanun ve hukuku düşünerek, dostluk, kardeşlik, vefayı unutmadan.

Sahi o soruları benim yerime halkın deyimi ile değişenlere neden sormuyorsunuz?.  Ne yaptın ayık mısın, aklın başında mı? diyen dostlarım(!): Sözde yetkililere yanlış yaptıklarını neden sormaz, halk onlara gidip neden tepki göstermez de bize sorarlar?  Hep düşünürüm: Acaba bir sorun bizde mi yoksa makam, mevki, güç, kudreti ardına aldıklarından alarak bir yere getirilen piyonlar mı?

Mesleğe başladığım günden bu yana siyasetçilerle, siyasetle hiç anlaşamadım. Hemen tanıyan herkes bilir. Bizimle hep mesafelidirler. Kalemimi sakınmam. Para, pul, şan,şöhret, makam, mevki bizim için pul değerinde bile değildir. Bizim için namus, ekmek, dostluk,erdemlilik önemlidir, tabudur.

Bürokratlarla aramız bir iyi, bir karamsar. Yani nazlıdır aramız, kırılgandır. Herkes işini dürüst yaptığı sürece sağlamdır ama...

Ama en azından siyasetten daha iyi aramız. Şükür. En azından biz öyle sanıyoruz. Ama siyaset ve iş dünyası her nedense yaptığımız her haberde tabirimi maruz görün ama yıllardır HOP LAYIP ZIPLIYOR...

Onlar bu tür haberler yerine mesela; kelebeklerin üremesini, çiçeklerin döllenmesini yazmamızı tercih ediyor ama döllenme lafını yazmamak kaydıyla...

Şükürler olsun bu güne kadar yazdıklarımızda, söylediklerimizde asla yanlışlık, art niyet olmadı. Ama asla ve asla YANLIŞ YAPMADIM, HATASIZ BİRİYİM demedim. Hata yaptık. Özür diledik. Yapıyorsak yine özür dileriz. Ancak bu konuda sonuna kadar haklıyım. Yıllardır parayla işim olmadı ama asla para almam demem. İşimi yapar hizmetimin karşılığını da isterim. Hem de söke söke...

Mesela ilçe de kimsenin bir makama layık görmediği, benimsemediği, uzaktan kumanda ile yönetilen bir kişiyi başında yönetici istemez. Halk benimsemiyor, esnaf benimsemiyor. İşimizi yaparız ama asla başkaları gibi bu noktada kişilerin kişilikleri, namusları, ailelerine, ekmeklerine hayatta laf etmem, ettirmem, etmedim, ettirmem.

Sağ olsun bizim yazdıklarımız bizim bu sakındığımız her konumuza sonuna kadar girdiler. Ekmeğimizle, namusumuzla, işimizle oyun oynar gibi akıllarınca oynadılar, oynamaya devam ediyorlar. Öyle anıyorlar garipler. Allah sorsun tüm hesabını. Onlarla hesabı mahşere bıraktım...

Her neyse Rahmetli Babam gazeteciliğe başladığım da şöyle sitem etmişti bir gün: "Oğlum her doğruyu her yerde, her insana söylediğin sürece çok çekeceksin. Ama oğlum korkma! Doğrunun Allah hep yanında ve yardımcısıdır."

Durmuyor devam ediyorum. Allah'ıma kurban olayım...

Ama Memleketimizde her nedense uzun yıllardır doğruyu yazan Gazeteci ne çekiyorsa inanın ki; kaleminden çekiyor. Ama ne çekerse çeksin sonunda haklılığı ortaya mutlaka çıkar.

Bu noktada bu gün güç, kudret, kendisinde olduğunu sanan garibanlar; ( ben onları garip, birilerine muhtaç sayıyorum) kendini bülbül sanan bazı insan kılığındaki kuşlar, bülbüller gibi şakımaya başlayınca, nerelerinden ne acılar, hüsranlar çekecekler hiç düşünürler mi bilmem?

Evet, "Bülbül ne çekerse dilinden, gazeteci ne çekerse kaleminden çekermiş"

Sevdiğim birisinin bana gönderdiği ve çok sevdiğim şu sözü ile cevap vermeyi uygun görüyorum...

"Sandıklarım sandıklarım. Açılsın sandıklarım. Belhum adal çıktı insanmış sandıklarım."

Ve yıllardır hep derim: "Dostumu makam, mevki, maddiyat, koltuk için satmaktansa, koltukları satarım daha iyi..."

Bazen dünyayı verseler de, değişmez insan. Bazense küçücük bir sehpa için değişir insan sıfatında olanlar. Ama bilmezler ki her sehpa insanı yaşatmaz. Bazen sehpayı ayağının altına getiren tekmeyi de vurur. Ve o tekme ile farkında bile olmazsın ilmik gırtlağa geçer. Kimse gelmez kurtarmaya çünkü dostun kalmamış, makamın, mevkiin kalmamış, güç verdiğini sandıkların terk etmiştir. Kala kalmıştırsın hayatta yapayalnız... Kurtaran olmaz, el uzatan olmaz. Pisi pisine gider insan. İşte o anda ihanet ettiğin insanlar elini uzatıp kurtardığında utanmayacaksan yap tüm pislikleri, yap tüm kurnazlıkları...

Mesele tüm bunları bilerek yaşamaktır önemli olan. Bir koltuğu bazen bizler, sizler istersiniz. Oturunca adamlığınızı kaybedersiniz. Tam aksi Koltuk sizi istediğinde kaçarsanız, o koltuk adam gördüm diye önünüzde kıvranır. Önemli olan adam olmaktır, vefakar, dostluğu ebedi tutmaktır. Döner koltuklar gibi hayatta fırıldak olmaya değmez...

Lafın özü: Koltuk insanı değil, insan koltuğu büyütmelidir. Bir koltuk İnsanı yaşatmaz, yaşatan koltukla para değildir. Tan tersi insanı yaşatan onuru, gururu, dostlarına, arkadaşlarına verdiği değeridir.

Bir kişi insanlığını, adamlığını, dostluğunu kaybetmişse, insanlığını da, adamlığını da zaten kaybetmiştir.

Ona da adam veya insan zaten denilmez...

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol ŞEKER Arşivi