Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

600 AĞAÇLI HURMA BAHÇESİNİ BAĞIŞLAMAK KİM BİZ KİM?

600 AĞAÇLI HURMA BAHÇESİNİ BAĞIŞLAMAK KİM BİZ KİM?

 

Mescid-i Saadet'te Ashab-ı Kiram toplanmışlar, derin bir vecd ve huşu içinde Allah'ın Resûlünü dinlemekteydiler. Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimiz ise, Al-i İmrân sûresinden şu mealdeki Âyet-i Kerimeyi okuyordu: " Muhtaçlara, fakirlere yardım ederken malınızın kötüsünü değil de, iyisini vermedikçe imân-ı kâmile (olgun iman) kavuşamazsınız. İmânda en yüksek mertebeye çıkmak istiyorsanız, yoksullara malınızın en hoşunuza gidenini bağaşlayınız."

Bu zat derin bir vecd ve huşuu içinde Âyet-i Kerimeyi dinledikten sonra ayağa kalkarak şu açıklamayı yaptı. “Yâ Resûlellah, benim servetim içinde en kıymetli ve bana en sevgili olan, işte şu şehrin içindeki sizin de bildiğiniz bahçemdir. Bu andan itibaren Allah rızası için onu Allah'ın Resûlüne bırakıyorum. İstediğiniz gibi tasarruf eder, dilediğiniz fakire verebilirsiniz”. 

Bu sözleri söyledikten sonra Ebu Talha, sevinçli ve neşeli bir hal ile kararını tatbik için Mescid-i Şerifden çıkarak bahçeye gitti.

Bir hurma ağacının gölgesinde oturan hanımı ile duvarın dışında bekleyen Ebu Talha arasında şu ibretli konuşma oldu:

 Hanımı: "Yâ Eba Talha, duvarın dışında ne bekliyorsun? İçeri girsen ya!"

 Ebu Talha: "- Ben içeri giremem, sen eşyanı toplayıp da dışarı çıksan ya!"

 Hanımı: "- Neden yâ Eba Talha, bu bahçe bizim değil mi? "

 Ebu Talha: "- Hayır, artık bu bahçe Medine fukarasınındır”diyerek Âyet-i Kerîmeyi ve verdiği kararını anlattı.

Hanımının, " İkimiz namına mı, yoksa şahsın için mi bağışladın? " diye bir sualine

Ebu Talha, “İkimiz namına" diye cevap verdi.

Ebu Talha, bu sefer hanımından şu sözleri işitti:

"Allah senden razı olsun Eba Talha. Etrafımızdaki fakirleri gördükçe aynı şeyi düşünürdüm de sana söylemeye bir türlü cesaret edemezdim; Allah hayrımızı kabul buyursun, işte ben de geliyorum! "

Ebu Talha'nın elinden topla tüfekle alınması mümkün olmayan bu 600 ağaçlı hurma bahçesini, kendi rızası ile fukaraya verdiren nedir?

Onu böyle içtimai (sosyal) fedakârlığa sevk eden bu tesir edici sebebin memleket sathında bütün insanlarda kökleşip kuvvetlenmesi halinde nasıl bir netice doğar?

Şimdi aklımıza gelen şu değil mi?

Ebu Talha’nın koskoca bahçesini fakir fukaraya bağışladığı bir ortamdan, günümüz İslam dünyasına ve Türkiye’mize bakın. Bırakın fakir fukaranın yemesi için koca bağ, bahçe bağışlamayı, fakir- fukaranın üzerinden trilyonları aldığı dönemlere nasıl geldik.

Bu gün fakir fukaraya bağış yapmadan çok onların üzerinden yemeye devam edilmiyor mu?

Hem de çıldırmışçasına devam ediyor. Bunun en güzel örnekleri jeepler, zengin yaşamlar ve

Hovardaca harcanan paralar.

Devlet fakir fukarasına kömür, gıda ve benzeri yardımlarını bir kenara bırakırsak, iş adamı veya zenginlerin fakirlere bakışı çok ama çok değişik hale geldi ki;

Bu da ülkemizde ki değerlerin ve siyasetin artık batağa tamamen battığının net görüntüsü olsa gerek.

Mutlu ve(sağ)-lıcakla kalın 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi