Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günüy-müş.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günüy-müş.

BANA NE!...

Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günüy- müş. Bana ne!. Nedenlerim, isyanlarım, sebeplerim o kadar çok ki. Mesela dün İletişim Fakültesinde bana göre ilk olmasına rağmen mükemmel bir panel düzenlendi.  1. Medya tartışmaları. Aslında adı tartışma ama adı üstünde TARTIŞ-(MA) diyorlar. Tartışırsan YAKARIM der gibi. Ama bu arada bizim bazı DUAYEN diye tarif edilenler arasın da afra tafra yapanlar, bilmem ne makamlara gelen haber, ajans, site falan filan başkan, yöneticileri sorular gelince bunalıma giriyorlar. Bildiğim Gazeteci bunalmaz, en kısa sürede sorulan soruya cevabı verecek kalitede olmalıdır.

Panele 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, DHA, AA,ve CHA temsilcileri konuşmacı olarak katıldılar. CHA Bölge Müdürü Allbayrak en son konuştu ve konuşmasına, "En son çıkan konuşmacılar çok şanssızdır. Çünkü kimse dinlemez. Ama en güzel haberler en sonunda çıkar" dedi. Güzel bir şekilde girdi konuşmasına. Konuşmasında CHA Bölge Müdürü Mükremin Albayrak şunları dile getirdi. Cümlelerinin bir bölümünü cümlesi cümlesine aktarayım. Konuşmasında kalbini eli ile işaret ederek dedi ki: "Haber ve habercinin toplamı şurasıdır. Vicdandır burası vicdanıdır. Yaptığınız haberleri akşam eve gittiğinizde başınızı yastığınıza koyduğunuz da evet elhamdulillh ben bu gün güzel bir iş yaptım. Hiç kimseyi kırmadım ama kamuoyunu da bilgilendirdim diyebiliyorsa mesele yok. İşte etik işlerin en güzel yeri burasıdır, vicdan" dedi.

Panelin sonunda soru bölümüne geçildi. Bizde gazeteci olarak yaşça en büyük olan Sayın Albayrak' a 17 Aralık öncesi ve sonrasında ki hangi gazetecilik, ajans haberciliği en doğru habercilik sorusunu yönelttim. Sanırım Albayrak soruyu kurumsal algılamış olsa gerek ki kırıldığını hissettim. Sanırım soruyu kendisine yöneltmeme belli etmese de ona göre "Hem Muhalefetim, hem de hizmete karşı birisiyim". Benim bildiğim Gazeteci doğru işlerin yanında, yanı başında, hizmetin yanında yanı başında olandır. Eksik, yanlış ve bilinçli yapılan pis işlerin, karalama, suçlama gibi işlerin karşısında en büyük Muhalefetidir. Hizmetin karşısında demekle ise şunu belirteyim. Mesela Çarşamba'ya yapılan hiç bir hizmetin karşısında olmadık. Olmamaya da özen gösterdik.

Örnek mi? Belediye başkanı Dündar ve Hayırsever Mustafa Güneşdoğdu hayırlı bir iş yaptılar ve ilçemize İletişim ve Hukuk Fakültesini getirdiler. Ama öncesinde inşaatını yaptırdılar. Bizde geçen gün hatırlarsanız "Dökülüyor" manşeti ile bir haber yaptık. Haberde hizmeti ve hizmetin yapıldığı binada ki eğitimi ve yönetimini değil inşaatı yapan firmanın işi dökülür şekilde yapması nedeni ile haberleştirmiştik.  Ama gelin görün ki çok değer verdiğim İletişim Fakültesi Dekanımız konuyu farklı algılayarak darılmış. Bunu net şekilde dile getirmesi bana göre mertliktir. Böyle insanları daha çok severim. Ama kaçak güreşenleri asla. Makam, para, rant veya ne güzellikler yaparsalar yapsınlar pisliği gördüğüm yerde yazarım, konuşurum.

Yine belirtiyorum Gazetecinin tarafsız ve dürüst olanını, doğru olanını severim. Şükürler olsun rabbime yıllardır bu düsturu hiç bozmadım. Birileri gibi hükümete veya yerel yöneticilere asla bilinçli ve art niyetli hiç yazı yazmadım, haber yapmadım. Mutlaka eleştirilerimi, yorumlarımı, sorularımı kendimce doğru bildiğim şekilde yorumlayıp hiç bir Allahın kuluna art niyetli soru sormadım kimsenin talimatı ile yöneltmedim. Yani karalama, yalan haber yaptı diyemezler. Hele hele Gazetecilikte bana göre çığır açarak kimsenin namusuna, ekmeğine; ne göz diktim ne laf ettim ne ettirdim.   

Her neyse soruma Sayın Albayrak çok içerlediğini hissettim.  Çokta umurumda değil. Gazeteci her yerde her zaman en can alıcı soruyu sormakla mükelleftir. Bu işi o bakımdan en iyi yapan isimlerden olduğuma inanırım. Hem de alaylı bir Gazeteci olarak. Kaldı ki Gazeteci olmadım henüz, olmaya çalışıyorum. Oldum diyen gazeteci zaten gazeteci değildir. Meyve ağaçtan düşer. O da ya çürüktür yada kurt vardır içinde. Bizde her ikisi de olmadığı için çok rahatım.

Kaldı ki dedim ya bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler (Muhabirler) günü ya!. Buradan çağrıda bulunayım. Ne hizmete ne de Muhabirin alın terine, emeğine saygısızlık etmeyin. Haberi kurumlara, makamlara, koltuklara göre kimse yapmasın. O muhabirler olmadığı gün bilinmelidir ki bu meslekte yapılmaz, o kurumlar da olmaz. Gelin şimdi bu düşünce ile 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü kutlayın kutlayabiliyorsanız. Benim içime sinmiyor bilmem sizin içinize siniyor mu?.

Velhasıl, Gazetecinin doğru haber, sağlam kaynak, dürüst olmasını isteyenlerin, anlatan ve konuşanların da aynı işleri yapması ve kimseye kırılmaması gerektiğine inanırım. Kendimizin canını acıtsa bile. Ama küçücük bir soruya kırılan gazeteciye de kimse kusura bakmasın ama GAZETECİ demez. Sayın Başsavcı Kurt ne demişti, "Gazetecileri Nöbetçi Savcı'ya benzetiyorum".  Ben bir yönüne katılmıyorum. Gazeteci hiç bir zaman ne savcı ne hakimdir. Savcı haber kaynaklarıdır, Hakim okuyucu. Okuyucu neyi ve kimi haklı görüyorsa mahkeme sonucu odur. Bu mahkemenin sonucunu da yine halk yani okuyucu verecektir.

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi